27 Kasım 2008 Perşembe

Sen seni bil Sensei!

Halının üzerine uzanıp yatar gibi oldu yeni şeklimiz.. Çizimler amatörce ama olsun önemli olan NİYET!


Dost'a gittim.
Herşeyi alasım geldi..
Sanırım almaktan bu kadar zevk aldığım, giden paramın tek zerresine acımadığım, bana bu kadar doygunluk veren tek şey Kitaplar!
Okuyayım da büyüyeyim bari..











Bu kadar ciddi bir müesseseye sinema fuayesi görüntüsü yakışıyor mu?
Evet, hem de çoook!






Sana baktıkça miyagi-san'ı hatırlıyorum ağaç! Cilala parlat!
Öperins!!!

25 Kasım 2008 Salı

Kendime Notlar! (böl 1)


1- Buket Uzuner'in İstanbullular kitabı bitirilecek,
2- Zayıflanacak,
3-
Der Kuss pazılı bitirip, çerçeveletilerek odaya asılacak,
4- Diz üstü bilgisayarına
etiket alınacak,
5-
Ulak hakkında yazı yazılmayacak,
6- Var mısın Yok musun'daki dede tarikat kurarsa katılınacak,
7-
Closer alınıp izlenilecek,
8- İspanyolca öğrenilecek,
9- 20 Aralık- İstanbul,
10- Yemekli misafir çağırıldığında yemekteyiz yarışmacısı psikolojisinden çıkılacak,
11- Burak Özdemir- Tanrı'nın Doğumgünü alınıp okunacak,
12- Bulmacaya soru olunacak,
13- Sörf yapılacak,
14- 'Madem "kendine not", neden buraya yazdın?' sorusuna cevap bulunacak.


Öperins!

22 Kasım 2008 Cumartesi

Yumurta'dan 3 Maymun çıktı!

Yo yo amacım ve/veya hedefim sinema eleştirmenliği yapmak değil kesinlikle. Ancak ben bir film izlediğimde -aynen kitap okuyunca olduğu gibi- içine öyle bir giriyorum ki içimdekileri çıkarmazsam rahatlayamıyorum..
Bu sebeple yine yeni yeniden bir ve hatta iki filmden bahsedeceğim..
Yükselen değer Türk sinemasından devam ediyoruz sinema günlerimize.. Pazartesi Üç Maymun'a gittik. Hiç Nuri Bilge Ceylan (bundan sonra NBC olarak anılacaktır) filmi izlememiş biri olarak aslında çok da fazla bir şey beklemiyordum. Aslında beklediğim tek bir şey vardı; sıkılmak. Sıkıldım mı sıkıldım. Ama konudan ziyade görüntüden. Sarı ışık da sevmem, sarı görüntü de. Hele kasveti hiç sevmem. Bu sebepledir ki sarılık geçirmiş bir tavrı olan bu film içime sıkıntıları gark etti. Konu sıkılacak gibi değil; Küçük Emrah'ın yıllarca vermek istediği mesajı sanatsal yolla vermiş. Başarılı. NBC'nin neden en iyi film değil de en iyi yönetmen ödülünü aldığını çok açık şekilde anlıyoruz. Bravo.
Tam bu kısımda bu filmi bırakıp Yumurtaya geçmek istiyorum müsadenizle. Filmi evde izledim(k). Hoş ben ilk yarım saatten sonra uyuyakaldım. Tabi ki bunu yorgunluğuma bağladım. Uyandım Cihan'a sordum; güzeldi dedi. Üzüldüm. Bu üzüntümü bertaraf etme çabasıyla dün koydum tekrar kaldığım yerden devam ettim. İzledim, izledim. Bittiğinde bittiğine inanamayışımdan ağlıyordum.
Tamam sanatçı ruhum olmayabilir, sanat halk içindir öğretisini benimsemiş olabilirim ama bu nedir Semih Bey? Konu yok, tema yok, olmayan konular arasında bağlantı yok, yok oğlu yok yok.. (Tarkan'dan aşırma) Filmin sonunda NBC'ye teşekkür etmişsiniz. Ediniz ama gidip biraz birşeyler öğreniniz. İç baygınlığı vermek ne zamandan beri sanat oldu? Ben kaçırmışım da!
Yumurta'yı izlememin tek olumlu yanı NBC'nın ne denli usta bir yönetmen olduğunu anlamamdır!
Bravo NBC! Güzel ve yanlız ülken seninle gurur duyuyor..

Hamiş: Cihan alacağın olsun e mi? Yüksek sanat ruhun önünde saygıyla eğiliyorum!!!!

Öperins!

14 Kasım 2008 Cuma

Yaz sil, yaz sil! Çağan Irmak çok yaşa!

Yazacağım yazacağım ama bir türlü kelimeleri toplayamıyorum..
Belki de Çağan Irmak o kadar güzel toplamış ki kelimeleri etrafta bana yazacak kelime kalmamış..
Filmi pazartesi gördüm(k).. Çıktık, içtik.. Ağzıma koymadığım sigarayı içtim..
Salı müzikleri buldum.. dinledim, dinledim, dinliyorum..
Çarşamba..
Perşembe..
Cuma, hala etkisindeyim..

Konu basit, yalın.. Daha önce Amerikan filmlerinde alışık olduğumuz bir tema.
Ama Çağan Irmak öyle bir büyü yapıyor ki insana, izlerken konu dışına çıkıp çok başka dünyalara gidiyorsunuz.. İlk yarıdaki ilişkinin doğallığı, hepimiziden bir parça taşıyışı bizi Ada-Alper aşkına öyle bir inandırıyor ki; utanmasak kalkıp alkışlayacağız..
Antrakta muhtemel sonlar yazıyoruz, şöyle olursa çok klasik olur olmaz diye.. Ama oluyor. Çağan Irmak bildiğimiz sonu öyle bir getiriyor ki karşımıza düğüm düğüm düğümlenen boğaz artık iflas ediyor ve gözlerden aşağı iniyor hüzün..
Böyle duygusal şeyler yazmayı sevmemem , alışkın da değilim zaten..
Ama büyülendim..
Ayla Dikmen'den...
Anlamazdın'dan..
Cemal Hünal'dan..
Melis Birkan'dan..
Semiramis Pekkan'dan..
Bana Yalan Söylediler'den..
İstanbul'dan..
İstanbul'dan..
İstanbul'dan..
Aşk'tan....

Öperins!

8 Kasım 2008 Cumartesi

Cumartesi sıkılganları!

Çok pardon da; bu Cumartesi çalışma olayını kim keşfetti?!?
Musevilerden gelen bir gelenek olsaydı da onlara hürmeten biz de çalışmasaydık olmaz mıydı?
Çalışsam bir yere kadar. Sabahtan beri o site senin bu site benim dolaşıp şirkete maddi ve manevi zararlar vermem yetmiyor bir de diz üstü bilgisayarımı evde unuttuğum için muhasebecinin (-ki evet kendisi izinli) bilgisayarından girmek zorunda kalıyorum!
Ya ben zararlı sitelere girsem de virüscükler bilgisayara dolsa, muhasebe programı çökse, şirket de totoş gibi ortada kalsa? Bunu mu istiyoruz yani sayın patronum??
Ben sıkıldım, gidiyorum!
Saat: 17.26. Nah gidiyorum!
Öperins!

6 Kasım 2008 Perşembe

Bir "manim" var a dostlar!

Mektup yazdım yaz idi
Kağıdım beyaz idi
Yazacağım çoktu emme
Vakitçiğim az idi.

Mektup yazdım kış idi
Kalemim gümüş idi
Yazacağım çoktu emme
Parmaklarım üşüdü.


Öperins.