31 Ocak 2011 Pazartesi

ah muhsin ünlü/resulullah/alper canıgüz

sırf içinde dinsel öğeler geçiyor diye
bu şiiri sevenler de olabilir,
sırf dinsel öğeler geçiyor diye
sevmeyenler de.
umrumda değil.
ben şiiri sevdim,
alper canıgüz düzenlemesini de.
paylaştım.
zevkle.
okuyunuz.

ah muhsin ünlü vs. resulullah ("resulullah ile benim aramdaki farklar" şiiri)
resulullah süper bir insandı,
ben o kadar değilim,
resulullah yolda ebu bekir’i görse ‘es selamu aleyküm ya sıddık’ derdi,
ben yolda ebu bekir’i görsem tanımam.
resulullah asla yalan söylemezdi; ben annem ölürken hiç ağlamadım.
ben annem ölürken çok ağladım çünkü annem gırtlağından hırıltılar çıkarırken nasıl terliyordu, görmeliydiniz.
resulullah azrail’i yolda görse tanırdı;
ben azrail’i annemin yanında görseydim ona bir çift lafım olurdu,
derdim ki şimdi yani af edersin ama o sıktığın annemin gırtlağı.
resulullah olsa ona bunları söylesem o bana gülümserdi;
o bana gülümserdi ben ona derdim ki, anam babam yoluna feda olsun ey allah’ın resulü;
fakat şu koca melek, annemin gırtlağını sıkıyor, bir şeyler yapamaz mıyız?
resulullah orada olsaydı annemin elini tutardı derdi ki ‘kızım ha gayret!’;
ben orada olsaydım annemin elini tutardım ve derdim ki ‘anneciğim ölmesen…’
ben oradaydım annemin elini tuttum ve dedim ki ‘anneciğim seni ben…’;
annem döndü bana bir baktı o bakışı görmeliydiniz
resulullah o bakışı görseydi merhametten ağlardı;
ben o bakışı gördüm haşyetten bayılacaktım ama annem elimden tuttu.
ne tuhaf, anneler ölürken bile çocuklarının
anneler ölürken bile çocuklarının ellerini bırakmıyor ne tuhaf…
resulullah çok şanslı bir insan annesi öldüğünde o küçücüktü;
benim annem öldüğünde ben küçücük değildim,
zaten şanslı birisi de değilimdir,
filmlerim iş yapmaz.
annem daha yeni öldü fazla uzaklaşmış olamaz!
olamaz dedim annem son nefesini alıp da vermeyince verse de ben alsam onu,
içim ferahlasa, siz de görseniz
resulullah tutsa annemin elinden birlikte geçseler çölü nasıl olsa resulullah da ölü annem de ölü.

alper cangüz vs. ah muhsin ünlü
ah muhsin ünlü süper bir insandır,
ben o kadar değilim
ah muhsin ünlü yolda ebu bekir’i görse ‘es selamu aleyküm’ derdi,
ben yolda ebubekir’i görsem korkudan altıma sıçarım.
ah muhsin ünlü asla yalan söylemez;
ben annem beni döverken hiç ağlamadım.
ben annem beni döverken çok ağladım çünkü annem gırtlağından hırıltılar çıkarırken nasıl terliyordu, görmeliydiniz.
ah muhsin ünlü, azrail’i yolda görse selam verirdi;
ben azrail’i babamın yanında görmüştüm,
bir çift laf edebilseydim ona
derdim ki hayatta ben en çok babamı sevdim.
ah muhsin ünlü olsa ona bunları söylesem o bana gülümserdi;
o bana gülümserdi ben ona derdim ki,
‘anam babam ben de isterim yüzümde güller açsın,
fakat şu koca yumru boğazımı düğümlüyor, bir şeyler yapamaz mıyız?’
ah muhsin ünlü orada olsaydı annemin elini tutardı ve derdi ki ‘kızım bu ne gayret!’
ben orada olsaydım annemin elini tutardım ve derdim ki ‘anneciğim ölmesen…’
ben oradaydım annemin elini tuttum ve dedim ki ‘anneciğim seni ben öldürürüm’;
annem döndü bana bir baktı o bakışı görmeliydiniz.
ah muhsin ünlü o bakışı görseydi merhametten ağlardı;
ben o bakışı gördüm nefretten çıldıracaktım ama annem elini çekti.
ne tuhaf, anneler ölürken bile çocuklarının
anneler ölürken bile çocuklarının gururundan eser bırakmıyor ne tuhaf…
ah muhsin ünlü çok şanslı bir insanannesi öldüğünde o kocaman bir adamdı;
benim annem öldüğünde ben küçücüktüm,
zaten şanslı birisi de değilimdir; kitaplara inanmam.
annem çoktan öldü bu ayşe kadını o pişirmiş olamaz!
olamaz dedim annem nefes alıp vermeye devam edince
verse de ben almam onu, içim ferahlamaz,
siz de görseniz annem tutsa elimden birlikte geçsek çölü
nasıl olsa annem de ölü ben de ölü.

21 Ocak 2011 Cuma

bump

i-phone'un bir gün bizi ele geçireceğine inanan bir kocam var.
o abartıyor.
ama her geçen gün çıkan yeni uygulamalarıyla bizi bizden alıyor bu küçük elma.
en çok girdiği uygulamalar; echofon, facebook ve instagram olan benim için bile oldukça işlevsel.
kullanmasam bile orda olmasından mutluluk duyduğum bir çok uygulama mevcut.
bunlardan sonuncusu bump.
bluetooth'u olmadığı için eleştirilen iphone'da telefonlar arası nakil vasıtası.
uygulamayı açıp iphoneları birbirine michelle ve barack'ın nazik elleri gibi tokuşturunca iphonelar arası fotoğraf, müzik, video gibi bilgi alışverişi yapabiliyorsunuz.
şaka gibi ama evet, deli gibi telefon tokuşturup bluetooth sorununu çözmüş oluyorsunuz.
bump'ı deneyin ama gücünüzü denemeyin, kırılır falan benden bulrusunuz soora.
öperins!

20 Ocak 2011 Perşembe

çalmanın bu kadarı!

geçen hediyelerle ilgili post yazarken noraashiracığımın BU yazısını okumamıştım.
ama okumuş gibi olmuşum ki neredeyse aynıNı yazmışım!
bunun tek nedeni; nora'nın artık yazılarına http://noraashira.blogspot.com/ adresinden devam ettiğini atlamış olmam.
değiştirmeyenler değiştirsin, benim gibi rezil olmasın stop.
hop çiki bom bom mucks!

19 Ocak 2011 Çarşamba

ahmet kurtcebe alptemoçin

sevgili -bi kısım- bloggerlar,
neden siz böylesiniz?
neden görsellik ön planda?
gazetelerin, dergilerin sadece resimlerine mi bakıyorsunuz acaba?
neden yazanla değil de giyenle, takanla ilgileniyorsunuz?
neden ha, neden?

if i fall in love, sun above me love!

bir oi va voi konserimizin daha sonuna geldik.
ilk kez gidilen bir konser için söylenecek laf değil ama son olmaması adına böyle bir giriş yaptım.
ss(sınırlı sosyal) hayat koop. dahilinde oi va voi ankara'ya, ayağımızın dibine gelmişken kaçırmak olmaz dedik.
yalan ya, böyle bir şey demedik; duyunca gidip bileti aldım, cihan'la aramızda da buna ilişkin bir sohbet geçmedi.
zira cihan dünkü konsere kadar oi va voi'den bihaberdi.
ama bu konserde "moonlight, mooonlight" ve "just another refugee" diye bağırmasına engel olmadı.
solist ve kemancı arkadaşlar değişmiş.
hintli kemancıyı pek sempatik bulduğumu söyleyemeyeceğim, ama genel bir nedeni yok benim hintlilerle yaşadığım özel problemle alakalı.
solist, -fotoğrafta karanlıklar içinde görünmeyen siyahi-oldukça başarılıydı; sesi güzel, hareketli ve en önemlisi güzel bacak ve yüze sahipti. (en önemlisi?!?!?)
yanımdaki ergenin de dediği gibi "gördüğüm en güzel zenci la bu"
sonra efenime söyleyeyim eski-yeni belki de konumu itibariyle (sakarya caddesi) üniversite öğrencileri ile doluydu.
bir arkadaşım "bitliler" diye niteliyor ancak o kadar burjuva olmadığımdan "bizim çocuklar"demekle yetiniyorum.
konserin 2 gün olması, beklediğim kalabalığı azaltmış; dıbışık bir ortam olmadığından rahatça zıplayıp, hoplayabildim.
neticeten güzel bir konserdi.
bloga istanbul'dan katılanlar için bugün ve yarın istanbul'da olduklarını söyleyebilirim ama bilet kalamdığını duyduğumu da eklerim ki erol taş gülüşü yapabileyim.
NİHAHAHAHAHHAHA!
öperins!

hamiş: hediyeler aklımda korkmayınızgi.

15 Ocak 2011 Cumartesi

hediyeden hediye beğen

sevgili pındıkaaslarım,
bir önceki postum tamemen şaka mahiyeinde yazılmış idi.
ama bakıyorum ki benden gelecek bir hediye paketini dört gözle bekliyor imişsiniz.
ee madem ben de bugün biraz alışveriş yapıp, size hoş bir paket hazırlayayım.
sonra da bunu self-ad olarak kullanırım, evet yaparım bunu.
pakete özel bir isteği olan?
öperins!

14 Ocak 2011 Cuma

üçyüzbeşyüzüçyüzbeşyüz

100 geçti 200 geçti, gelenleri boş yolladım.
300. izleyici için özel bir şeyler yapayım dedim ve sürpriz bir hediye paketi hazırladım.
hediye paketinin içeriğini şimdi açıklamıyorum ama sizi temin ederim pek bi şeker, en az pegasus çocuk paketi kadar dolu dolu.
peki bu hediye paketini kazanmak için ne yapmalısınız?
*öncelikle izleyicim olmanız ve bunu her ortamda dile getirmeniz gerekiyor. (facebook,twitter,tumbrl, instagram, blogger, sms, mms, dolmuşta yanda oturan teyze, damacanayla su getiren oğlan )
*bu posta yorum bırakın ve beni övün, ne kadar zeki olduğumdan bahsedin.
*veee tabi ki ne yapın edin, 300. izleyici olun.
ahahahahah hiç güleceğim yoktu.
öperins!

12 Ocak 2011 Çarşamba

btw

aaa ben size bunlardan bahsetmemiştim değil mi?
yola çıkmışlar, çin seddini aşıyorlarmış an itibariyle.
o zaman serdar ortaç'tan gelsin;
"kafayı yormam, sonuna bakmam, ben adam olmaaağm!"


11 Ocak 2011 Salı

cuma-cumartesi-pazar gününü kapsayan istanbul seyahatim dopdolu geçti.
niyetim uzun bir postta hepsini yazmak.
ama özetle bu geziye dair,
en büyük hayal kırıklıklarım;
1-h&m
2-terkos
3-ladurée makaronlar
en büyük mutluluklarım;
1-frida&diego
2-banyosuyu&hesionka&loreathan
3-arnavutköy&bebek

a tra poco...
baci baci baci!

5 Ocak 2011 Çarşamba

ottoman bugs.

bunlar bahadır baruter'in tasarlamış olduğu "ottoman bugs" isimli iskambil destesinden bir kuple.
fikrin toplumsal tepki boyutuyla ilgilenmediğimden, sadece böcekleri mide bulandırıcı bulduğumu söyleyebilirim.
değişik bir fikirdir nihayetinde, tebrik etmek lazım.
kartların devamı burda.
ottoman demişken, aşk-ı derundan bahsetmeden olmayacak herhalde.
hele ki bu akşamdan sonra, tüm sanal alemin bundan bahsedeceğine eminim.
diziyi twitterdan bile izleyebileceğimi sanıyorum.
kanuni'ye dair söyleyecek çok lafım var aslında.
suleiman the magnificient'a dair.
ağzına kadar dolu imparatorluk hazinesinin, 46 yılda tam takır kuru bakır olması,
koca devletin en yüksek seviyeden, duraklama devrine girmesi,
cidden muhteşemliği gerektirecek hareketler.
yaratılışındaki tek muhteşemlik yavuz'un oğlu olması belki de.
yavuz muhteşem olduğundan değil, ardında muhteşem bir ganimet bıraktığından.
diziyi izlemek istiyorum, "şüphe" den çok daha ilginç olduğu aşikar.
kanuni'ye ne açıdan baktıklarını da merak ediyorum aslında,
anladığım kadarıyla "hürrem"ce izleyeceğiz.
show tv bu sefer bir diziyi tutturacak galiba,
bekleyelims, görelims, öperins!

kuki a+

sevimlilik kumkuması sevgili Bahar, bu yazısında 100. izleyicisine bir kutu kurabiye göndereceğini yazmıştı.
ben de üşenmedim saydım, "18. izleyicin olarak suçum ne" dedim tüm yüzsüzlüğümle.
baharcım da üşenmemiş, bana bu kurabiyeleri yapmış.
güzelce kutulamış, dün de bana postalamış.
ofiste kargo poşetini açıp, kutunun kapağını kaldırmamla kurabiyelerin bitmesi arasında geçen süreye "an" deniyor.
o hengamede zar zor cihan'a bir adet ayırdım, böyle de beyime düşkünümdür.
yediğim en güzel kurabiyeydi desem, belki alınanlar olabilir ama öyleydi.
meraklısı için tarifi burda.
siz de yapın, sonra bana yollayın; test edeyim bakayım olmuş mu.
hepinizi öperins, ama bugün en çok bahar'ı !