21 Ağustos 2009 Cuma


deniz, kum, güneş beni bekliyor,
ama ben hayatımda ilk kez bu kadar hevessiz tatile gidiyorum.
fanta zero yok diye mi acabaĞ?
yokluğumda hoş kalın, döndüğümde hoş bulayım sizi..
öperins!

20 Ağustos 2009 Perşembe

ilgi çekici a.k.a mc hammer!

stuvencim beni ödüle layık görmüş teşekkür ederim.
ödülün gereği, kendimle ilgili 7 ilginç şeyi hemen yazıyorum;

1-şapka denedikten sonra içini üflemeden yerine koyamam.
2-kıymalı pideyi hiç sevmememe rağmen lahmacuna bayılırım.
3-hayatta en çok korktuğum hayvan elma/fındık kurdudur.
4-annem ve anneannem 20 günlükken anne diye bağırarak uyandığımı söylüyorlar.
5-güzel ayak görünce bakmaya doyamıyorummm.
6-en sevdiğim meyve şeftali olmasına rağmen hayatta şeftali suyu içmem.
7-annem bana hamileyken, kapının çalması akabinde elindeki armutu arkasına doğru saklaması sonucu oluştuğunu tahmin ettiğimiz çok güzel bir armut lekem var(ben sema yapan mevleviye de benzetiyorum aslında hihi)

çok ilgincim değil mi?
hıhım hep öyle derler.
öperins!

19 Ağustos 2009 Çarşamba

my spanish lullaby 1; madrid

tüm içtenliğimle ve sizi düşündüğüm için söylüyorum; sakın ama sakın filmlerde gördüklerinize inanmayın.
bu sizin için yeni bir nasihat olmayabilir ancak birazdan anlatacaklarımı dinleyince vaay anasını diyeceksiniz.
hoş ben dememenizi temenni ederim zira küfrün okkalısı olmasına rağmen sevimli bir havaya girmiş olan bu söz öbeğine fazla sempatik bakmıyorum.

her ne ise bahsetmiş olduğum film elbette ki vicky cristina barcelona değil,
italya'da bir video kiralama mağazasından alıp izlediğim, (böyle yazınca da pek havalı görünüyor)
ne kadar zorlarsam zorlayayım maalesef adını hatırlayamadığım bir ispanyol filmi.
kaldıkları otelin beyaz perdesi rüzgarla pencereden dışarı savrulduğu anda karar vermiştim sanırım ispanya'ya gitmeye..
-bu arada yemedim içmedim, yazmaya ara verip 1 saat filmi aradım ve buldum "son de mar/sound of the sea" imiş ismi-

hayallerin gerçeğe dönüşmesi her zaman olumlu sonuçlar doğurmuyor. şöyle ki;
ispanya gezimize madrid'de başladık.
madrid=ankara demişlerdi ama alakası yok.
keşke ankara madrid olsa.
gayet düzenli, oldukça başkent.
sokaklarda sevişmek serbest, her ne kadar açık görüşlü biri olsam da kültür şoku yaşamama sebep olacak kadar serbest.
2 günde görüp görebileceğimiz her yeri gördük.
her yere yürüyebilrisiniz ancak sakın ama sakın arenaya yürüyeyim demeyin!
ben yürüdüm ordan biliyorum.
arenada şansıma güreş yoktu,olsa biliyorum cihan zorla izletirdi.
onun yerine arena gezisine katılıp, güreş alanında fotoğraf çektirdik.
toprak zeminde verdiğimiz pozların üzerinden kanlar akan boğalardan daha "sevimli" olduğu kesin.
madrid, her avrupa şehrinde olduğu gibi güzel binalar, heykeller, anıtlarla dolu.
taşlara bakmak hoşunuza gitmiyorsa alternatif olarak kocaman bir park var.
yan gelip yatabilirsiniz.
futbola düşkün olanlar bernabeu'yu görsün derim.
16 euro verip içini gezecek kadar futbola düşkün olmadığımdan önünde poz vermekle yetindim.
müze gezmekten hoşlananlara önerim, müzelerin bedava olduğu saatleri tourist infodan öğrenmeleri.
avrupa'nın en büyük müzelerinden olan pradoyu bedava gezince daha bir keyif alacaksınız emin olun.
öbür türlü, o kadar para verdik mecbur gezeceğiz psikolojisiyle zorlama bakınmalar yaşarsınız.
onu da yaşadım ordan biliyorum.
madrid gecelerinin çok canlı ve hareketli olduğu, hatta ispanya'nın dört yanından madrid'e eğlenmeye gelindiğini okumuştum kitaptan,okuduğumla kaldım.
madrid gece hayatına ilişkin tek söyleyebileceğim sönük sokak şovları ve ortalıkta gayet normal dolaşan hayat kadınları.
daha fazlası var ise, bu benim ayıbım.
veee eğer ispanya'dan alışveriş yapmayı planlıyorsanız kesinlikle madrid'den yapmalısınız!

yiyip içtiklerimi bana bırakıp gördüklerimi anlatmamı yeğlediniz, ben de anlatmaya çalıştım.
zaten yediğim de big mc'den başka bir şey değildi, kayıp yok yani.
sonuç olarak madrid'e acayip içim ısındı.
önceki yaşamımda goya falan mıydım acaba?

şu yazıyı yazarken nasıl sıkıldım anlatamam,
kendime daha fazla eziyet çektirmemek adına barselona'yı başka yazıya bırakıyorum.
hayallerin gerçeğe dönüşmesinin hayal kırıklığının ise barselonaya ilişkin olduğunu belirtmeyi bir borç bilirim.
öperins!

allesözü

her işte bir hıyar vardır. meziyet cacık yapabilmekte!

foto

17 Ağustos 2009 Pazartesi

14 Ağustos 2009 Cuma

Je vais bien, ne t'en fais pas.

uzun ve şehirlerarası yolları sevip sevmemek konusunda kararsızım.
sığamamak akabinde ayaklarımın uyuşması bir yana,
her servis yapılışındaki ne yesem/içsem heyecanım,
şehrimden uzaklaşırken duyduğum sevinç ve dönüşteki huzur için bile otobüse binebilirim.
zaten barselona-roma arasındaki uçak yolculuğundan sonra uçağa binme konusunda fikirlerim tamamen değişti.
27 yıl sonra uçak korkum ortaya çıkarsa, kesin tüm yol boyunca uçağı sallayan inince de kocaman alkışları (ciddi ciddi alkışladı yolcular) hakeden alitalia pilotu yüzünden olacak.
her ne ise gece istanbula varışımız, ve 4 saat uyku sonrası sabah bindiğimiz ankara otobüsünde uyumayı planlarken karşıma bir avrupa filmi çıktı.
açıkçası filmi önce ferzan özpetek'in seyretmediğim tek filmi olan kutsal yürek sanmıştım.
avrupa filmi oluşu ve müziklerinden yaptım bu çıkarımı,
ama ağız okuma tekniğiyle incelediğimde fransız filmi olduğunu anladım.(ya da fransızca konuşulan bir yer filmi, misal gabon. ama zenciler yok denecek kadar azdı. zaten ilerleyen sahnelerde eyfel görünmemesine rağmen paris'te olduklarını anladık. çünkü adam paris'ten taşınalım dedi. ne kadar da zekiyim. ya ya)
film, barselonadaki tatilinden dönüşünde(tesadüfün de böylesi) ikiz kardeşinin evi terk ettiğini öğrenen ve onu bulmak için çabalayan lili'nin öyküsü.
lili rolünde aşk-ı memnudaki kız oynuyor. (en azından ben oymuş gibi izledim zira acayip benziyor)
oyunculuklar cidden çok başarılı.
bu kadar yalın bir teknikle bu denli derin duyguların anlatıldığı filmlerden aldığım zevk daha bir yoğun oluyor.
google'a "thomas-lili- french film" yazmak suretiyle yaptığım araştırma sonucunda filmin adının don't worry, i'm fine(orijinali başlıkta) olduğunu buldum.
adı konusuyla inanılmaz uyuşmuş.
filmin akışının gerektirdiği şekilde bu filmi bulup tekrar izleyeceğim,
avrupa sinemasından hoşlanıyorsanız siz de kesinlikle izleyin derim.
hele ki filmde 3 kez çalınan aaron'dan u turn (lili) şarkısını muhakkak dinleyin.
hatta durun ben dinleteyim.
böyle de iyiyimdir, hadi öperins!

13 Ağustos 2009 Perşembe

aradaa kaldım!

yeni temam iyi hoş da,
koca sayfanın kenarları bomboş dururken ortada sıkışmış olmak her seferinde bana arada kaldım şarkısını mırıldandırıyor.
temayı değiştirsem mi?
yoksa şarkıyı beraber söyler miyiz?
valla arada kaldım.

arada kaldııım,
tam aradaaaa
başıma gelen en acıklı durumdur buu
birisi bu yöne iter
diğeri öbür yöne
arada kaldıııııım tam aradaaaaaa!

ispanya anılarımı kağıda dökmeye üşendiğim şu günlerde loreathan imdadıma bir mimle yetişti.bu mimde kendi iç dünyamı size çocuksu bir saflıkla anlatabileceğimi umuyorum. şaşırdınız mı? ben de!

Hangi şehirde yaşıyorsun?

ankara

Mesleğin?
avukat(her davaya bakıyorum), yaşım 27, medeni halim evli, sabıkam yok, öğrenim durumu -neredeyse-yüksek lisans, boyum 1.68, kilom lazım değil.

Blog yazmaya başlama kararını nasıl aldın?

kendime vintage kıyafetler ararken google vasıtasıyla vintage biscuitin bloguna rastlamış ve bayılmıştım. o zaman bir blogger hesabı aldım ama bir süre yazmadım. sonra filmler hakkındaki yorumlarımı feysbuk notlarıma yazıp olumlu tepkiler alınca blog dünyasına adım atmam kaçınılmaz oldu.

Ne kadar süredir blog yazıyorsun?

16.09.2008'den beri.

Blogunu hangi sıklıkla ziyaret edersin?

mesai saatleri çerçevesinde, elimde bir demet papatyayla. vefakarımdır.

Pc açıldığında blogunu açmak kaçıncı sıradaki iştir?

2. iştir ama ilk nereyi açtığımı söylemem :F ketumumdur.

Başka bir blog sayfasında görüp aldığın birşey ya da gittiğin bir yer oldu mu?

oldu, olmaz mı. blogda görüp yaptığım bile oldu ;) kopyacıyımdır.

Bloğunda hangi konulardan bahsetmek seni mutlu eder?

en çok hoşlandığım yazılarım, bilgi verirken saçmaladıklarım oluyor. saç malarım.

Bloglarda gördüğün diğer blog arkadaşlarını eklemekte seni cezbeden ne olur?

yaratıcılık, zeka, espri yeteneği, kelime oyunları. seçiciyimdir.

Blog aracılığıyla para kazanma fikrine nasıl bakıyorsunuz?

blog aracılığıyla ünlü olma fikrine baktığımdan daha soğuk bakıyorum zira paradan haz etmem. yalancıyımdır.

Blog arkadaşlarınla buluşma, biraraya gelme fikrine ne dersin?

yapmadığım şey değil. arkadaşperverimdir.

Bu soruları kimler cevaplasın?

herkes cevaplamış zaten maşallah!

12 Ağustos 2009 Çarşamba


adı çarşamba bile olsa tatil sonrası işe başlamak,
şortun yerine pantalon, sandaletin yerine topuklu ayakkabı giymek,
damak zevkine uymadığından bir türlü tokluk hissedememenin akabinde yurda döner dönmez 2 tabak makarna yiyip hazmedememek,
barselona'dayken ankara'yı, ankara'ya gelir gelmez barselona'yı, her ikisindeyken de madrid'i özlemek,
tatil denince illa denize girmek gerekirken, bir gün o da hırsız korkusuyla yarım yamalak denize girmek,
tüm sokakları yürüyerek arşınlamışken, otobüs-dolmuş eziyeti çekmek,
zoruma gidiyor!
yine de hoş buldum sizi, öperins!