30 Mart 2010 Salı
ho nostalgia di che?
uzun zamandır şöyle güzel bir avrupa filmi olsa da izlesek diye iç geçirirken, mine vaganti'nin gösterime gireceğini duyunca acayip sevinmiştim.
pazartesiyi haftasonundan koparmama adına yaptığımız klasik pazartesi atraksiyonumuz pazartesi gecesi sinemasının bu haftaki filmi ferzan özpetek'ten oldu dolayısıyla.
artık italyan yalakası olmamdan mıdır nedir, izlemediğim italyan filmi olmadığı gibi kutsal yürek haricinde izlemediğim ozpetek filmi de yok. her ne kadar -özellikle son filmlerinde- birbirini tekrar eden konular, tarzlar kullansa da hiç bitmesin bu film iç sesiyle ve hep bir mutlulukla izliyorum filmlerini.
filmin konusundan falan bahsetmeyeceğim, klasik bir ferzan özpetek filmi.. her zamanki gibi içimde derin bir italya özlemi uyandıran, neşeli, hüzünlü, coşkulu, illa ki italyan. avrupa sinemasını, italyan sinemasını, özpetek sinemasını seviyorsanız kaçırmayın.
bir ferzan özpetek klasiği olarak bonus-track, nina zilli'den 50 mila'yı da dinleyip italya'da olmayı hayal edebilirsiniz. hadi bakalım şarkı benden hayal sizden. öperins!
Cinquantamila lacrime/non basteranno perchè /musica triste sei tu /dentro di me!
24 Mart 2010 Çarşamba
Not-ist yada farkedilens çeptır 5!
23 Mart 2010 Salı
içine canavar kaçmış mimci.
kaan&seçkin bir ömür boyu...
faydasız düşüncelerime belirli aralıklarla devam ediyorum ama yok arkadaş ben bu ilişkiyi bir türlü çözemiyorum.
heves desen 6 yıl olmuş,
özel beceri desen nereye kadar,
ortak payda desen ı-ıh!
bunlar oturunca ne konuşuyorlar acaba?
boş zamanlarını ne yaparak değerlendiriyorlar?
kaanı adnan hoca müridi mankenin kocası olmaya ikna edebilecek nesi var bu kızın?
bir şarkısı vardı adı "kırmızı pabuçlar"
güzellik; vasati 30 çöp!
ağzını açtığında kültürel seviyesi ortada.
saçlarının güzelliğini ise neye borçlu olduğunu öğrenmiştik bir zamanlar..
demek ki kaan tangöze böyle seviyor,
yanlış anlaşılmasın; kaan'a hayran olup, çok yakışıklı/seksi/zeki bulduğumdan değil.
ama bir duruşu var ve bu duruşta seçkin'i nereye oturtuyor anlayamıyorum.
hoş anlamasam ne olacak, gönüller bir olsun!
öperins, genç çifte mutluluklar dilerins!
22 Mart 2010 Pazartesi
şokellalı ekmek
17 Mart 2010 Çarşamba
kapıdan da bakmadım halbuki.
artık bunu okuyacak bir şey bulamamanın küstahlığına mı yoksa kuş gibi uçan hevesime mi bağlarsınız bilemem ama okumadım ve çok mutluyum.
artık ceviz kıracağı olarak kullanırım kendisini..
vogue hakkında yazmayan bloggeları sopadan geçridiklerini duydum bir yerden de ondan girdim bu postu. şimdi asıl konumuza gelelim.
noracan'ın kaset çanta istediğini artık duymayan kalmadı sanıyorum, kendisi beni bizzat danışmaya çağırarak bir ricada bulundu. aslında benim ona çantanın 10tlsini karşılamaya dair bir sözüm vardı ama burada hazır verilmişi varmış. ben de byheh'in çekilişine katılarak noraya vereceğim 10tl ile çocuğuma bez almaya karar verdim. herkes karlı çıktı. malum bu devirde çocuk büyütmek kolay değil. ya ya..
ayrıca boğazımda bir gıcıklanma var. eğer hasta olursam kazma küreği değil bizzat martı yakarım!
11 Mart 2010 Perşembe
kollarımda sen..
ama o inanır, onunkini okurum çünkü..
saçımı kısacık kestirsem, beğenmezsiniz.
o beğenir, çünkü suratıma baktığında çok daha fazlasını görür..
kalbinizi kırsam beni siler atarsınız,
o atmaz, affeder beni tüm şefkatiyle.
bir espri yapsam laf arasında, hiçbiriniz gülmezsiniz belki..
o güler, ne dediğimi bir o anlamıştır..
kilo aldığımı yüzüme vurmazsınız siz,
o vurur, kutupların tüm sevimli hayvanları eşliğinde, kızamam..
bir yandan aynı anda aynı şeyi düşünür,diğer yandan aynı şeyi 180 derece zıt görür,
ayrı zevkler içinde aynı hayatı yaşarız.
oturduğuna kendi gözlerimizle şahit olduğumuz karaketerlerimizle yarattığımız,
cıvık kelimeler yerine bir bakışla anlatabildiğimiz şeylerin temellendirdiği,
sıkılmamanın acayip birşey olduğunu sananlara ve yıllara inat yaşadığımız,
hayatımızı,
"bizim" hayatımızı...
iyi ki doğdun sözünü bu kadar anlamlandıran o'dur hayatımda..
iyi ki doğmuş, kocaman adam olmuş.
size öyle gelir, bana gelmez...
izninizle bugün sadece onu öpeceğim..
mutlu yıllar canım!
8 Mart 2010 Pazartesi
my uncle Oscar;
yıllardır canlı canlı töreni izlememe rağmen, kırmızı halıya rağbet etmem.
bu sene de aynı adam sendecilikle kırmızı halının son demlerinde uyandım, töreni 3 diye biliyorum meğer 3.30da imiş bilsem biraz daha uyurdum ama kısmet.
uykusuzluktan cümleler arası bağlantı kuramayacağımdan bundan sonrasına maddeler halinde devam ediyorum.
*tören neil patrick harris ile başladı, kendisinden haz etmem ama çoğu kişi için güzel bir başlangıç olmuştur eminim.
*açıkça söyleyeyim steve martin ve alec baldwin ikilisinden çok şey bekliyordum, havamı aldım. açılışı bugün bir kez de alt yazı ile izleyeceğim az da olsa umudum var.
*christopher waltz'u izlediğimden beri tek ve kesin favorim kendisiydi. bu kadar başarılı bir oyunculuk es geçilseydi, kendimi kino'da yakardım yeminLen.
*bu sene ilginç birşey oldu ve oscarlar bir yere gitmedi.. birileri oscar kazandı..
*gösteri namına tek bir şey bile yoktu, haa pardon bi ara american idol'dan elenmiş çocukların yaptığı bir şov vardı.
*the hurt locker'ın ısıtılmış ve hatta buram buram militarizm&propaganda kokan konusuyla ödülleri topladığına şaşırsam mı normal mi karşılasam bilemedim. filmi dün izlediğim için taze taze, ödüllerine sinir olma hakkını kendimde fazlasıyla buluyorum. filmi izlerken sıkıntıdan ütü yaptım o derece klişe o denli bayıktı. hağ kathryn bigelow, kadın yönetmen falan diyorsak yapımda feminizm yok, önce insan olsun! ayrıca 59 yaşındaymış, taş olsaymış!
*jeff bridges ve mo'nique'e lafım yok, hakları güle güle kullansınlar..
*ama sandra bullock'a bir çift sözüm var; zaten antipatik o ayrı konu da dandik bir konusu olmayan tek bir filmde oynadı, vasat oyunculuğuna rağmen "versek versek bununla veririz ancak" diyen akademi üyeler sayesinde ödülü kaptı. bi daha da sittin sene ödül falan alamazsın sen yavrum, ahududu belkiiğ!
* robert downey jr; adamımsın! kolormatik gözlükler ve yeşil papyon süperdi.
*ödül verenler arasında bradley cooper olunca gözlerime şenlik, ayrıca ne güzel ablamızsın sen demi abla ve hatta ne asil kadınsın sen merly teyze!
*törene genel olarak hakim olan acelecilik dikkatimden kaçmadı. hele tom hanks'in koşarak gelip neredeyse adayları bile okumadan zarfı açması, kazananı söylemeden önce "kapıda taksi bekliyor ağğbii, kusura bakmayın" diyecekmiş hissini uyandırdı.
*neticeten zot gibi bi törendi. ben de "6,5 hamile olmasına rağmen gece uyanıp oscar seyreden zottirikler" grubuna katılmış oldum, bana da bi değişiklik oldu.
*son olarak tüm gece tivit kardeşliği yaptığımız ve yalnız olmadığımı hissettiren; popdater, afrodelfino ve done (a.k.a okanitto)'ye kucak dolusu sevgiler.. beni sizler uyutmadınız :))
Öperinsé!
**uyku açılmasıyla aklıma yeni şeyler gelirse eklerim, ayıplamak yok!
3 Mart 2010 Çarşamba
bu gözler ah neler görür!
durakta şemsiyeli bir kız var..
havada sıcaklık,
yerde ıslaklık yok..
böyle emoca şeyler yazdığıma göre,
bugün bende azıcık gerzeklik var sanırım.