31 Mayıs 2011 Salı

ayıpçı

okumayı bıraktığım zamanlarla yazmayı bıraktığım zamanlar hemen hemen hep aynı zamana denk geliyor.
bundan da çıkarıyorum ki, kitap okumak ruhumun beslenmesinde çok önemli bir etken.
alakalı alakasız, cümlenin içinden yakaladığın bir kelime seni alıp nerelere nerelere götürüyor.
ardından da oturup yazıyorsun.
aynı şey sinema için de geçerli.
ilham alman için tüm duyuların açık film izlerken.
ruhunun açlığını bol kepçe dolduran unsurlardan epeydir uzağım.
en son bir kaç ay önce yeşil peri gecesi'ni bitirdim ayfer tunç'tan,
kapak kızı'nın hemen ardından.
evet belki biraz "dizi film estetiğine" sahipti he ikisi de,
ama güzeldi, etkileyiciydi.
kapağı kapattım, kaldım.
o günden beri de kitap okumuyorum.
filedelfiya hikayeleri-yeşim erdem bana yarenlik ediyor, çantamda benimle her yere gelerek.
umutluyum yakında başlayacağım.
böyle kitaplarla ilgili yazınca aklıma bir şey geldi ama yazılmaz, ayıp.
biz ayıpçılık yapmayalım, daha çok okuyalım daha çok yazalım.
öperins!

4 Mayıs 2011 Çarşamba

yazara övgü

nasıl ki aldığım çoğu moda dergisinin sadece resimlerine baktığımı fark ettiğimde almayı bıraktım,
bloğun bünyemdeki algılanışında sadece görsellik yer almaya başladığında da bloğu bırakmak geldi içimden, yazmamak.
yazmadım, resimlere baktım.
sonra düşündüm, hiç fena yazmadığım geldi aklıma.
bunu bırakayım da başkaları söylemesin,
ben söyleyeyim.
ama en sadık izleyicim kendim olduğum hesaba katılsın,
dönüp dönüp yazdıklarımı tekrar okuduğum da.
yazar derken altında edebi anlamlar aramayalım ama.
bir ayşe arman, bir ayşe özyılmazel ne kadar yazarsa ben de o kadar yazarım.
belki biraz daha iyi.
adım ayşe olmasa da.
ama ben bugün fark ettim ki yazılarımı okumayı özlemişim.
yazmayı değil ve fakat okumayı.
bu sebepledir ki, ne kadar işim olursa olsun yazacağım.
kimse okumasa bile kendim için.
göbeğime de ayşe derim belki.
öperins!