malumunuz blog ödüllerinde kişisel kategoride yarışıyorum.
sandıkların %30'u açılmış durumda.
şu ana kadar hiç beklemediğim miktarda oy aldım,
açıkçası daha çok bekliyordum biraz hüzünlüyüm,
arkamda binler var biliyorum yalnız bu iyi bir şey mi onu kestiremedim.
binlerin olması değil de arkamda olmaları işkillendiriyor ister istemez.
zamanın kötü olmasına atıfta bulunan atasözü korkutuyor beni ne yalan söyleyeyim.
bizler inandık sen de inan diye bağıran yüzlerin sesi kulağımda yankılanıyor.
duyuyorum ve inanıyorum, güzel günler göreceğiz evet.
durmak yok oya devam!
hadi bakayım üşenmece yok.
bunları okuyup tebessüm ederken üşenmiyorsunuz da oy verirken mi üzüleceksiniz canlarım benim.
korkmayın, korkmayın latife ediyorum latife.
karar sizin ama pişmanlıklarınızdan ben sorumlu değilim, peşinen söyleyeyim.
(şimdi isterseniz korkabilirsiniz)
boş vakitlerimde de boş durmuyorum,
rakiplerimi tanıma amaçlı geziler yapıyorum.
kişisel kategorinin içinde ne ararsan var.
şairler, hobiciler, teknolojiler, ekonomistler..
hayır anlayamadığım çoğu için doğru alt başlıklar varken neden kişisele başvurmuşlar ki?
hadi başvurdular, o kadar onayda kaldı bloglar o zaman görmemişler mi organizatörler acaba?
neyse organizatörlere yalakalık yapmam gerekiyor şu aşamada, susayım ben iyisi mi.
"saat 10.00 şimdi tuvaletten çıktım, tuvalet kağıdı bitmiş, işlem yarım kaldı, bir koşu bakkala gidip en ucuzundan aldım" diyen adamla ben aynı kategoride yarışıyorum.
ben bö resmimi bile kendi ellerimle yaptım; emeğe saygı, rep, rest in peace yahu!
web log internet ortamında vücut bulan günlük olabilir ama tek yazabilildiği günlük aktivitesi olanlar da ben blog yazıyorum demesin bi zahmet.
teenage günlükleri adlı bir alt dal açılsın, bunlar orda yarışsın illa yarışmak istiyorlarsa.
oylama sürecinde böyle antipatik açıklamalar yapmam büyük kitleler üzerinde nasıl etki yapar bilemiyorum.
ama içimden bunlar geçerken "ayy tüm bloglar birbirinden güzel, hakeden kazansın" diyerek miss turkey tarzı açıklamalar yapamayacağım hiç kusura bakmayın.
ukalalıkla kendini bilmek arasındaki çizginin oldukça farkındayım zira öyle komik şeyler görüyorum ki!
blogunun dört bir tarafını "oy ver" bannerlarıyla dolduranlar mı dersiniz, tehditler savuran mı, kendine bile oy vermemiş olanlar mı.
blog ödülleri sitesinde uyarı gördüm mesela bugün; hediye karşılığı oy istemeyle alaklı uyarı yapmışlar.
çok güldüm.
siyasi büyüklerinden nasıl da etkileniyor zamane gençleri.
ee boşa dememişler imam gaz çıkarırsa cemaat tuvalete koşar diye.
koş canım koş sonun tunceli'dekine benzemesin de.
ben de oy verene koy veriyorum.
coğrafi şekil olanından.
nihohohoy!
şimdilik seçim nabzı bu şekilde.
umudum var, beklentim yok.
ödül ne diye soranlara "bilmiyorum",
neden yarışıyorsun o zaman diyenlere de,
"self abuse" diyorum.
nasıl anlarsan artık!
öperins!
3 yorum:
valla bi hediyeye bakar beni kandırması :) artık çamaşır makinesi mi verirsin buzdolabı mı lap top mı sana bırakıyorum.
@rectoa: kocaman koy veriyoruz hala gözün ufak tekef beyaz eşyalarda. canın sağolsun ancak sağ olmanın şartı, oy verdikten sonra print screen yapıp bana yollaman. yoksa koy moy yok sana.
:))
hediyeyi yarim ver sen de.
Bir tek ayakkabı önce..Sonra diğer tekini oyu attigina dair ekrandan cep fotografini yollayınca ver..
Sen gönüllerin birincisisin.
Ama merak ettim hepimiz teenage değilmiyiz ve bir adaya düşsek yanımızda Brad Pitt'i istemez miyiz :)
öper ben.
Yorum Gönder