6 Nisan 2010 Salı

ankara'da bir pazar, venedik'te bir gece.

ankaralı olup ve/veya ankara'da oturan 16-40 yaşları arasındaki nüfusun hayatlarında en az bir kez "off ya, ankara'da yapılacak bir şey yok" dedikleri, demeyenlerin ise sopayla kovalandıkları artık bilimsel bir gerçek.
benim de 27 buçuk yaşımda olduğum ,16 senelik ikametim ve eşim münasebetiyNEN ankaralı olduğum hesaba katıldığında ağzımdan bu cümlelerin dökülmesi elbetteki içten değildi.
sosyal hayatımızı geliştirmeye yönelik gösterdiğim çabalar, minik misafirin gelmesine aylar kala daha da kuvvetli bir hal aldı.
her ne kadar aksine inanmak istesem de, toplumdaki genel kanı neticesinde çocuk olduğunda alışveriş merkezinden başka yere gidemeyeceğimizi düşünerek, sinema, tiyatro, bale, müze ne varsa geziyoruz.
pazar günü evde yapılan brunch (sadece saat itibariyle değil menü bakımından da) ardından, kaleye doğru yollandık.

rahmi koç müzesi- oyuncaklar bölümünden

uzun zamandır aklımda olan rahmi koç müzesi ve bünyesindeki geçici minyatür odalar sergisine gitmeden önce kale etrafı ve saman pazarı civarında ufak bir tur attık.müze çıkışında daha önce gramafon tamircisi iken dükkanını kafeye çeviren ve 45likler, plaklar ve tabi ki gramafon çalan gramafoncu ali'de çay-kahve molası verip, güneşin tadını çıkardık. kalabalıktan anladım ki burnumuzun dibinde neler oluyor da bir bizim haberimiz yok.

böylesine güzel bir pazarın ardından gel gelelim düne. uzun zamandır, bale-operaya gitmiyoruz diye, ankara dob tarafından sergilenen venedik'te bir gece'ye bilet aldım. aslında otopark'ın ve fuayenin boş olmasından işkillenemdim değil, zira şimdiye kadar gittiğim tüm temsiller tıka basa dolu oluyordu. 4 kere venedikte bulunmuş ama hiç gece kalmamış biri olarak venedik'te bir gecenin bu kadar felaket oalcağı aklıma dahi gelmezdi. eser türkçeye çevrilmiş, orkestra her zamanki gibi süper ancak müzik o kadar baskın ki türkçe dahi olsa ne dedikleri anlaşılmıyor. beni hafiften sıkıntı basmışken etrafıma bakmamla gülmem bir oldu, salonun yarısı uyuyor diğer yarısı da ya etrafa bakıyor ya da telefonu kurcalıyordu. bir teyze, uyuyan kocası ve oğlunu dürterek uyandırdıysa da, aldırış etmeden uyumaya devam ettiler. ama ilginçtir, horlayan olmadı. tabi ki beklenen son; kendimize bu işkenceyi neden yaptığımızı sorarak ilk perdeyle birlikte olay yerinden koşarak uzaklaştık. bundan sonra opera/operet mi? yo dostum yo! bir sonraki etkinlik yine ankara dob tarafından sergilenen üç silahşörler. bunun yanında haftada bir gün sinema etkinliğimiz de devam ediyor.kesmeyeceklerini bilsem yeni gençlik parkına da çok gitmek istiyorum ama daha melek yavruma doyacağım. öperins!

7 yorum:

noraashira dedi ki...

gülüyorum sana, ama davut güloglu gibi katula katula değil, o kadar ölmedik.

Allegra'nde dedi ki...

gül bana, gülünce gözlerinin içi gülüyor.

cometa dedi ki...

ya gençlikparkına kesinlikle gidilmeli.
diğer taraftan öylesine bir dinleti operet sahnesinde. tavsiye ederim.hatta çocuğu da alın öyle gidin:)

Allegra'nde dedi ki...

mervecim gittiniz mi siz? korkuyorum ben çok.

öylesine bir dinletinin de etkinlik duyurusu sürekli geliyor, bir dahaki sefere kesin alıyorum bilet ;)

Eliza Doolittle dedi ki...

Harika pazar! Samanpazari taraflari ve muzenin ici sahane diil mi sence de? :) Ustelik oradaki Pirinc Han'da da muhtesem cici bi sapkaci vardir ust katta, eger (umarim) hala acikca..ben cok guzel seyler bulmustum..hem eski hem yeni..bi goz at kuzu

Marjo on makeup frenzy dedi ki...

Aaa çok şaşırdım ama aklımda olsun venedikte bir gece buraya gelirse gitmiyim.. operaya gitmek bizim en büyük eğlencemiz, geçen hafta da rossini menüsünü izledik, gerçi o dramatize konser diye geçiyordu ama çok güzeldi. hele ki ortasında figaronun aryasına (barber of seville'den) bayıldım, sırf o kısım için tekrar gidebilirim :)

Allegra'nde dedi ki...

@eliza: şekercim pirinç hana da gittik ama şapkacı görmedim ben üst katta. :/

@marj: venedik'te bir gece'nin eser oalrak çok iyi olduğunu duydum ama ankara dob iyi uyarlayamamış demek ki. eğer ankara dob gelirse cidden tavsiye etmiyorum, operadan soğursun.