11 Eylül 2012 Salı

giveaway! (kupon biriktirmek yok)

aslında size biraz kırgınım.
blogumu okumamışsınız, okuduysanız bile facebook sayfama gelmediniz.
bunun anlamı, "ne yapacağım facebook  sayfanı burada yaz daha çok" demek olabilir ancak anlık paylaşımları kaçırmamak adına oraya gelseniz de güzel olurdu.
her ne ise ben sayfamı açmam adına bir hediye vermek istedim. (valla başka amacım yok)(rüşvet mii, tövbeler tövbesi)
sayfamı beğenenler arasında yapacağım çekiliş ilen bir şanslı kişiye UGH DESIGN'dan paşa gönlünün istediği bir kolyeyi hediye edeceğim.
Misal; 
Misal;

Misal;


Paslanmaz çelik, deri, tüy ve doğal taşlar kullanılarak hazırlanmış bu kolyeler, inanılmaz orijinal.
Çekilişe katılmanın asıl şartı https://www.facebook.com/pages/allegrande/214896645189647 adresinden sayfamı beğenmek, mecburi şartı ise yorum yazmak.
16 Eylül 2012 saat 00.00'a kadar katılım mümkün.
17 Eylül'de şanslı kişi belli olacak.
seviyorum sizi.
Öperins!


4 Eylül 2012 Salı

alle facebook'ta!

ben size aslında ne kadar da uzun bir yazı yazmıştım.
büyük risk yarışması serüvenimi taaa baştan anlatmış da anlatmıştım,
 sonunu nasıl bağlayacağımı getiremediğimden yazı öylece kalmış, çoğunuz da benim star tv'de yarışmaya katıldığımı öğrenememiştiniz.
günler günleri kovaladı, ben televizyona çıktım.
şarkılar türküler söyledim.
nasıl yarıştın derseniz, buyrun burdan izleyin.
neyse efenim böyle geç kalmalara mahal vermemek, alle ne yapıyor kaçırmamak için siz saygıdeğer izleyicilerim için facebook sayfası açtım.
adresi bu. https://www.facebook.com/pages/allegrande/214896645189647
facebook sayfam; twitter, blog, tumbrl ve tabi ki facebook hesaplarımın karışımı olacak.
ne ararsan var yani.
lütfeder de gelirseniz beni onurlandırırsınız,
yok gelmem derseniz, GELMEZSEN GELME BE!!
öhöm neyse.
üzerime düşen görevi yaptım.
öpüyorum.


23 Temmuz 2012 Pazartesi

temmuzz, çok eskiden..

bizim için tatil 1 Temmuz'du eskiden,
eskiden, meslek sahibi olmadan.
okullar kapanır, annemin her gün okula gidip lak lak ettiği seminerleri biter, biz Konya'ya giderdik.
Ananem, dedem, teyzemler..
bir kaç gün görüşüp hasret giderdikten sonra, arabaya doluşup çıkardık yola,
arabaya sığmayanlar otobüse.
istikamet, karaman-mut-gülnar-bozyazı-anamur!
dedem kızmasın diye, şortların üzerine giydiğimiz eşofmanlar yolda çıkarılırdı.
gülnar'ın kıvrım kıvrım yollarını, çekmeyen radyolar yüzünden hep şarkı söyleyerek geçtik.
dağdan inince nemli havayla sersem olsak da deniz kokusuyla mest olduk.
sene 95-96.
Anamur.
inler cinler, bir de biz.
kocaman plaj, taş çatlasa 4-5 şemsiye.
deniz çok berrak ama o kadar çabuk derinleşiyor ki oyun oynamak için kıyıda durmak gerekiyor.
oynuyoruz, güneşleniyoruz, yanıyoruz.
daha çok yanmak için her akşam annemlerle sabah denize gideceğiz diye söz verip sabaha uyanamıyoruz.
denizden dönüş, duş için sıra beklemece.
önce teyzem, annem çünkü yemek yapacaklar.
akşam öğretmen evi, illa ki okey.
roma dondurmacısında dondurmalar kaybedenden.
iskelede -ki ufak bir cadde- her gece dolaş,
kolye al, toka al, kitap al..
uyu, sıcakta uyuyama.
mutlu ol, hep mutlu ol.
şimdi hatırlayınca bile...
öperins!




9 Temmuz 2012 Pazartesi

dönüşüm yine bir momiji ile.
ama bu çok özel. 
koleksiyonuma böyle bir nadideyi eklemek süper oldu. 
dünyada sadece 500 adet var ve biri benim :)


"Katia De Conti'nin 1920'lerden ilham alarak tasarladığı Özel koleksiyona ait 3 Momiji bebek Billy D, Louise B ve Anny O, tüm dünyada sadece 500'er adet üretildi ve tek tek elle numaralandırıldı. Şimdi sınırlı adette Bywonderland.com 'da satışta!"


kaçırmamalıyım diyenler, buyrun!

1 Haziran 2012 Cuma

huhuuu!

her şey twitterima gelen bir twitle başladı; "alle, blogun kapandı mı"
hesap kapamak pek bana göre değil.
bana adını veren popomundo karakterimi bile kapatamadım, can çekişe çekişe öldü zavallıcık.
hem bloğum, benim için çok değerli.
sosyal medya serüvenimin neredeyse başlangıcı.
beni bu camiada var eden yer.
son zamanlarda yazmamın nedeni elbette ki yoğun olmam.
ama en önemli neden galiba artık okunmadığımı hissetmek.
yazarsam 2-3 kişi (mesela Gökçe'cim sen) girip okur, diğerleri de fotoğraf olmayınca da kapatır gibime geliyor.
hem daha aktif olan twitter var, uzun uzadıya kimse yazı okumaz düşüncesindeyim.
yanlış mıyım?
öper miyim.
öperins!




4 Nisan 2012 Çarşamba

vintaj peony

bu benim.
diğerleri sizin olabilir.
vintage peonycim butik açmış,
süper şeyleri de doldurmuş.
inanmayan gidip baksın!

26 Mart 2012 Pazartesi

Anne memeeee!

Bu kivrisik kuzunun basına gelen aynadan sonra fotografını orda burda cok ve hatta hic paylaşmamaya karar vermiştim aslında.
Ben nazara inanıyorum, zira bu kadar sey bir tesadüf olamaz.
Bugun bir istisna yapıyorum.
Şanslısınız yani :)))
Dombili baykusum 22 ayına girmek üzere, bu da demek oluyor ki 2 yasına ramak kaldı.
Dün gelen mesaja göre bu ayda 20 kelime dağarcığı olması gerekiyormuş.
Ama kendisi biraz fazla konuşma meraklısı oldugundan en az 100 kelimesi var, abartsam 200 bile var diyebilirim.
Anne sıkıştım ceki surdan, biraaaak diye cümle/ler kurabiliyor mesela.
Hayvanlardan tanımadığı yok; gergedan ve çekirge dahil.
Baya baya konuşuyor yani.
Anne memeni ac diyebilmesine ragmen hala emiyor ironisi aslında bana bu yazıyı yazdıran, su saatte.
Zira artık gına geldi,
2 yasinda keseyim diyorum ama geceleri o kadar cok kalkıyor ki sanırım 2 yasını bekleyemeyecegim.
Konuşup Annecim lutfen gece kalkma sabah emelim dediğim geceler kalkmıyor.
Kalksa da meme demiyor, ama bazen oyle masum oyle tatli oluyor ki dayanamayıp emziriyorum yine.
Bir kaç arkadasla konuştum, ağlasa da dayan en fazla 2-3 gece sürer kesmesi dediler.
Bilemiyorum zira askla bağlı.
Acaba dayansam da 2 yasını mı beklesem diyorum,
Siz ne diyorsunuz?
Operins!

19 Mart 2012 Pazartesi

Niyet ettim.


Artık nasıl garip ve zavallı gözlerle baktıysam kardesim bunu aldığının ertesi gunü ayakkabıları bir kere bile giymeden bana verdi.
Malumunuz vechile ben alışveriş orucundayim.
Bu oruç 22 Şubat gibi başladı ve 1 Nisan'a kadar devam edecek.
Ben bu süreçte bir melissa bot, bir lacoste tac ve bir erdil yasaroglu dizaynı çorap edindim.
Aldım demiyorum zira elim cebime gitmedi; annem, nadide ve cihan sagolsun.
Bozmamakta da kararliyim zira bozarsam 60 gun cezası var.
Merve (just a girl), yaptıgı 3 aylık orucun kendisini cimri yaptığını söyledi.
Kastettiğinin tutumlu olduğunun farkında olarak insallaaaaaah nidalarıyla hepinizi kocaman öperins!

1 Mart 2012 Perşembe

ece

kalemim ece ve maceralarını instagram takipçilerim biliyor.
ece'nin kuzeni de bize temizliğe geliyor.
size de gelsin mi?
yine BONVAGON'dalar ve dahası bonvagon üye olur olmaz 25TL kazandırıyor.
yani bir nevi temizliğe bedava gelecekler.
benden söylemesi BUYRUN

27 Şubat 2012 Pazartesi

şükür.

Dünyadaki en zor iş hiç şüphesiz ki ebeveyn olmak.
sadece doğurmak yetmiyor; yedir, içir, büyüt en önemlisi de mukayyet ol.
bir can'ın sorumluluğu o kadar ağır ki.
altında eziliyorsun.
gözün gibi bakıyorsun,
gözünden daha çok dikkat ediyorsun ama görünmez kaza gelip buluyor.
dün alişko'm bir kaza geçirdi,
deneme kabinlerindeki boy aynası üzerine düştü,
kafasında kırıldı,
oğlumu gördüğümde, ayna başından geçmişti,
nasıl gidip nasıl kucakladığımı hatırlamıyorum.
hemen boynuna baktım, çizik-kesik var mı diye yok,
yüzünde de yok,
sadece ağzı kanıyor, hemen tuvalete gittik ağzını yıkadım.
hala aklıma hastaneye götürmek gelmiyor,
tuvaletteki kadın yakında Atatürk Hastanesi var, önermem ama oraya gidin deyince dank etti kafasına darbe aldığı.
cihan dükkana döndü, kartını bıraktı; camı yaptırın ben parasını ödeyeyim diye.
nasıl bir psikolojiyse, adamlardan hesap soracağımıza zararlarını karşılamaya çalışıyoruz.
bu arada alişkonun burnu da kanamaya başladı.
cihan da şokta, kafasındaki aynaları temizlemeye çalışıyor.
hastaneye gittik, film çekildi, kontrol yapıldı.
cidden dua edenimiz ve verilmiş sadakamız varmış, hiçbir şey çıkmadı.
burnu da kanamasa burnu bile kanamadı diyeceğim.
içimiz rahat etmedi, Gazi çocuk acile götürdük, 4-5 saat kontrol altına aldılar.
ben eve gelince şoktan çıktım.
ama o saatten beri ağlıyorum, kafamı toplayamıyorum.
aklımda başka şey olmadığından, yazarsam rahatlarım belki dedim.
sizin de canınızı sıktıysam, özür.
şükür.
öperins!

6 Şubat 2012 Pazartesi

momiji mon amour

bazı şeylerin çarçabuk gerçekleşmesi...
bff

aya

kipi


sen de mi istiyorsun?
bonvagon'da seni bekliyorlar.

3 Şubat 2012 Cuma

1 Şubat 2012 Çarşamba

oh my!

kimse ama kimse bunun fotoğraf değil bir resim olduğuna beni inandıramaz!
dahası için ; diego gravinese

27 Ocak 2012 Cuma

markafoni alışverişim (allaaam n'oluyor bana)

uzun süredir alışveriş sitelerinden alışveriş yapmıyor idim.
bakıp, sepete atıp, kapatıyorum.
hem gerçekten çok beğendiğim bir şey olmuyor hem de boşa para harcamak istemiyordum.
bugün markafoni/koton bu orucumu bozdurdu.
evet koton her yerde var ama arayıp da bulamayacağım şeyler kapıma kadar gelecek oh ne rahat.
ayrıca fiyatlar da pazarla eş, bakın derim.



kahverengi pantolon. small beden aldım, korkuyorum. 19.90TL


bu eteği dün gece bugün ne giysem de bir kızda görüp beğenmiştim. kıza hiç yakışmamıştı, işalla bana olur. 14.99TL


etek. naSıl olacağı, neyle giyeceğim hakkında en ufak fikrim yok. 29.90TL
ayrıca casio kampanyasında bu saat var. ben bunu sıhhiye'den ufacık bir saatçiden almıştım, 65TL'ye. altınını da internetten aynı fiyata almıştım. gümüş rengi markafonide 49.90TL gibi bir fiyatla satılıyor, tavsiye ederim. altını ise anlayamadığım bir şekilde 90 küsur lira. internetten daha ucuza bulabilirsiniz.

beni de kendinize benzettiniz, tebrikler.
öperins! :)))

26 Ocak 2012 Perşembe

moda bloggerlarına veya herkese bir soru?

alle parasının 95 tl'si ile kendisine mango'dan bir çanta almıştır.
geri kalan parası ile ne yaptığı şu anda konumuz değil.
gel zaman git zaman çantanın sap kısımlarında iplikler pörtlemeye başlamış, alle de hemen faturayı bularak mango'ya gitmiştir.
çantayı incelemeye yollayacaklarını söyleyen yetkililer, 13 gün boyunca aramayınca 14. gün alle dayanamayarak mağazayı aramış ve ürünün onaylandığını, evrakları getirirse işleminin yapılacağını öğrenir.
fatura ve belgenin cüzdanında olduğuna emin olan alle, cüzdanını didik etmesine rağmen belgeleri bulamaz, mango'yu arar onlar olmadan işlem yapılamayacağı cevabını alır tekrar.
bunun üzerine koşarak eve gelen kızcağız bir çantasının içinden belgeleri bulur.
bugün değişime gider ve tahmin ettiği gibi tek bir şey bile bulamaz.
peki alla parasının 95TL'si ile mango'dan ne almalıdır?


öyle moda bloğu yapmakla olmuyor, hadi fikir lütfen.
ayrıca bu neden altı çizili ayzdı hiçbir fikrim yok!
öperins! ;)


21 Ocak 2012 Cumartesi

yok lama!

günaydınlar efem,
gerçi siz bu yazıyı günün hangi saatinde okuyacaksınız kim bilir, okuyacak mısınız onu da allah bilir.
2 gündür blog dünyasında gördüğüm durgunluğu fırsata çevirmek, ah pardon durgunluğu irdelemek amacıyla bu yazıyı yazıyorum.
ya benim takip ettiğim bloggerlar çok tembel ya da soğuklardan kaynaklı genel bir atalet mevzu
bahis.
şöyle izah edeyim, 2 gündür günde en fazla 6-7 yeni yazı yazılıyor buralarda.
herhangi bir eylem veya arıza varsa bilelim de ona göre davranalım biz de.
aslında başka konularda yazasım var ama ankara o kadar soğuk ki, yazmaya üşeniyorum.
öperins!


16 Ocak 2012 Pazartesi

No make-up days.

Son zamanlarda makyaj yapmama gibi bir durumum var.
Gerek suratımı dinlendirmek gerekse makyajsiz daha güzelsin telkinlerine kulak vermemin sonucu, bu durum.
Hoş zaten makyaj konusunda bir teenageden amatörüm.
Düğüne de gunluk hayata da aynı makyajı yapan bir ınsanım.
Bunda annemin hiic makyaj yapmamış olması ve hatta hiic makyaj malzemesi olmamasinin etkisi cok büyük hic şüphesiz.
Fondoten/pudra kullanmıyorum.
Aile mirası olarak oğluma da gecen göz altı cokuklugum dolayisi ile en cok kullandığım ürün göz altı kapaticisi, siz concealer diyorsunuz sanıyorum.
Uzun süre cecile 1-5 numara kullandım.
Şimdilerde clinic kullanıyorum ama memnun değilim, cecile'e geri donecegim sanıyorum.
Alligim bobby brown bronzing powder.
Cecile pembe rengi de makyaj yapmadığım günlerde, al yanak efekti olarak kullanıyorum.
Gözlerimin anlamsızlığını siyah kalemle geçiştirmeye çalışıyorum.
İlk kullandığımda ki 23-24 yasıma denk geliyor sanıyorum kalemi ve rimeli sürekli gözüme soktuğumdan kullanmaktan vazgeçmiştim.
Ama dediğim gibi karaktesiz gözlerim ve olmayan kirpiklerim icin en superi kalem ve rimel kullanmak, su aralar max factor kullanıyorum ben.
Ayrıca cecil'in parlaklık veren kalın bir kalemi var.
Göz pinarlarim icin de onu kullanıyorum.
Biliyorum bir beceriksizin makyaj günlüğünü cok merak ediyordunuz, iste yazdım.
Ama dediğim gibi son zamanlarda makyaj yapmamaya özen gösteriyorum, bebek cildime zarar gelmesin.
Bu arada En son Manikurumde böyle bir french yaptirdim, çok guZel oldu, deneyin bence.
Postu da telefondan girdim, bir daha giren ne olsun!!
Operins!
Aaa dudaklar?!!


13 Ocak 2012 Cuma

sinema yazıYORUM.

çocuk sahibi olduktan sonra film izleyememek genel ebeveyn sorudur.
sinemaya zaten gidemiyoruz, evde de fırsat bulamıyoruz en sık duyduğum mazeret.
bahane demiyorum zira çocuk sahibi olmak ve bakımı epey meşakkatli olduğundan insanların buna zaman ayırması için ekstra çaba sarf etmesi gerekiyor.
biz cihan'la alişko sonrası sinema seanslarına çok erken başladık.
sevgililik hayatımız boyunca gittiğimiz ilk filmin american history x olduğunu hatırlıyorum ama doğum sonrasını şimdi hatırlayamayacağım.
bunun yanında ilk yılında oğlan 8-8,30 bilemedin 9 gibi uyuduğundan "evde dvd keyfi" de rahatlıkla yapabiliyorduk.
şimdilerde ise kanka muhabbetine, çıt çıt çekirdek çitleyip dizileri izledikten sonra bizimle yattığından, başladığımız 1,5 saatlik filmi 3 saatte bitirsek de evde de film izliyoruz.
bloğumun gerçek takipçileri sinema konusunda ne tatlı dilli yazılar yazdığımı zaten bilirler.
geçen bir taradım 10-15 tane film eleştirisi yapmışım.
hal böyle iken twitterda sinema kulübü'nün yazar aradığını duyunca hemen sosyal girişimciliğimle atladım mevzuya.
bir kaç yazımı yolladım, beğendiler.
ya da beni kırmamak için öyle dediler.
yazışmalar sonucu el sıkıştık ve ta taa !
ilk yazımı biraz gecikmeli de olsa bugün yayınladım.
artık girip okur, kenardan da ne kadar like varsa basarsınız.
siftahı koyulacisiyahayakın ile yaptım, linki burda tıktıkkimseyokmu
bu arada site gerçekten sinema severler için bulunmaz bir hint kumaşı.
vizyondakiler, son haberler, film kritikleri...
ara sıra göz atmanızı tavsiye ederim.
hadi şimdi like'ları görelim.
öperins!

10 Ocak 2012 Salı

nasıl desem, teşekkürler. (görsellerle zenginleştirilmiş yeni versiyon)

oh şöyle bir nefes alayım yazmadan önce.
bir solukta yazmayı planlıyorum çünkü.
2012 dedik bağrımıza bastık, bokaçço başladı.
istiklal'de yağmur altında arabasında uyuyan yavrukuşum, ateş, kulak-boğaz-diş enfeksiyonu oldu.
işte desen bir ayrı havalar, stresler.
allahtan 2-3 gündür iyiyim, iyiyiz.
pazar günü gordion'a bile gittik.
hepsi bir arada diye en sevdiğim alışveriş merkezi gordion,
ama havanda olmayınca hepsi bir arada olsa ne olacak.
çocuğu hasta etmenin vicdani azabından olsa gerek sadece ona bir kaç şey alıp döndük.
son zamanlarda hemen hemen tüm moda bloglarında ayn
ı şey yazıyor;
"peki ya siz .... indiriminden ne aldınız?"
valla ben indirimden pek bir şey almadım, indirim ben
i benden aldı.
2-3 hafta önce ihraç fazlası bir dükkandan satıcının bak bunu kaçırma tavsiyesiyle 35TL'ye aldığım blüzün aynısı zara'da 59.90'a inmiş.
pazardan yine "tam bu senin tarzın" telkiniyle 20TL'ye aldığım siyah beyaz pantalon h&m'de 59.90'a düşmüş.
demem o ki alacağın yeri bildikten sonra bize her gün indirim.
yani nasıl desem;
teşekkürler, teşekkürler.
ben almayayım.
öperins!
bu arada aç parantez; zara indiriminden aldığım kırmızı babet, lacoste indiriminden aldığım taba bot ve şimdi hatırlayamadığım 1-2 ufak şey saylanmaz. :D

2 Ocak 2012 Pazartesi

kısaca söylemek gerekirse; istanbul!

aslında 2011 ile aram pek iyi değildi.
dünyamız, ülkemiz ve kendim için hiç iyi bir yıl olmayacağını düşünmüştüm taa başından.
bana giren çıkan olmadı allaha şükür.
ülkenin ve dünyanın durumu da kaçınılmaz sonlar doğrultusunda ilerlediğinden, boşa bir günah alma söz konusu olmuş.
tarihleri yazarken 2011 yerine 2012 yazıyordum, sanıyorum bu alt belleğin yansımasıydı.
neticeten bitti gitti çok şükür.
ani kararlar vermede üzerime yok, şansıma sonradan da edinsem böyle bir ailem var.
anlık bir kararla çoluk, çocuk, babaanne, büyükbaba istanbul'a gittik.
yılbaşı gecesine dair anlatacak fazla bir şeyim yok.
arifesi, günüsü ve ertesi için ise bir ankaralının istanbul'da yapacağı her şeyi yaptık.
cadde.
beşiktaşk/inönü/kartalyuvası.
istiklal/terkos/atlas.
vapur/beşiktaş/bebek/ortaköy/kumpir.
akşam ışıklarıyla görüp saray zannettiğim yerin doğduğum hastane olduğunu fark ettim.
diziler harici ilk kez haydarpaşa numune hastanesini çıplak gözle görmüş oldum.
ruhumdaki prensesin, doğduğum hastanenin ihtişamından kaynaklandığını da böylece anladık.
bu arada çok çok istediğim bebiş ziyaretlerim ve dali sergisi şubat'a kaldı.
2 şubat'ta tekrar istanbul'dayım da söylemesayiip.
beni dört gözle beklediğini biliyorum.
canım.
istanbul'um.
öperins!