27 Ocak 2012 Cuma

markafoni alışverişim (allaaam n'oluyor bana)

uzun süredir alışveriş sitelerinden alışveriş yapmıyor idim.
bakıp, sepete atıp, kapatıyorum.
hem gerçekten çok beğendiğim bir şey olmuyor hem de boşa para harcamak istemiyordum.
bugün markafoni/koton bu orucumu bozdurdu.
evet koton her yerde var ama arayıp da bulamayacağım şeyler kapıma kadar gelecek oh ne rahat.
ayrıca fiyatlar da pazarla eş, bakın derim.



kahverengi pantolon. small beden aldım, korkuyorum. 19.90TL


bu eteği dün gece bugün ne giysem de bir kızda görüp beğenmiştim. kıza hiç yakışmamıştı, işalla bana olur. 14.99TL


etek. naSıl olacağı, neyle giyeceğim hakkında en ufak fikrim yok. 29.90TL
ayrıca casio kampanyasında bu saat var. ben bunu sıhhiye'den ufacık bir saatçiden almıştım, 65TL'ye. altınını da internetten aynı fiyata almıştım. gümüş rengi markafonide 49.90TL gibi bir fiyatla satılıyor, tavsiye ederim. altını ise anlayamadığım bir şekilde 90 küsur lira. internetten daha ucuza bulabilirsiniz.

beni de kendinize benzettiniz, tebrikler.
öperins! :)))

26 Ocak 2012 Perşembe

moda bloggerlarına veya herkese bir soru?

alle parasının 95 tl'si ile kendisine mango'dan bir çanta almıştır.
geri kalan parası ile ne yaptığı şu anda konumuz değil.
gel zaman git zaman çantanın sap kısımlarında iplikler pörtlemeye başlamış, alle de hemen faturayı bularak mango'ya gitmiştir.
çantayı incelemeye yollayacaklarını söyleyen yetkililer, 13 gün boyunca aramayınca 14. gün alle dayanamayarak mağazayı aramış ve ürünün onaylandığını, evrakları getirirse işleminin yapılacağını öğrenir.
fatura ve belgenin cüzdanında olduğuna emin olan alle, cüzdanını didik etmesine rağmen belgeleri bulamaz, mango'yu arar onlar olmadan işlem yapılamayacağı cevabını alır tekrar.
bunun üzerine koşarak eve gelen kızcağız bir çantasının içinden belgeleri bulur.
bugün değişime gider ve tahmin ettiği gibi tek bir şey bile bulamaz.
peki alla parasının 95TL'si ile mango'dan ne almalıdır?


öyle moda bloğu yapmakla olmuyor, hadi fikir lütfen.
ayrıca bu neden altı çizili ayzdı hiçbir fikrim yok!
öperins! ;)


21 Ocak 2012 Cumartesi

yok lama!

günaydınlar efem,
gerçi siz bu yazıyı günün hangi saatinde okuyacaksınız kim bilir, okuyacak mısınız onu da allah bilir.
2 gündür blog dünyasında gördüğüm durgunluğu fırsata çevirmek, ah pardon durgunluğu irdelemek amacıyla bu yazıyı yazıyorum.
ya benim takip ettiğim bloggerlar çok tembel ya da soğuklardan kaynaklı genel bir atalet mevzu
bahis.
şöyle izah edeyim, 2 gündür günde en fazla 6-7 yeni yazı yazılıyor buralarda.
herhangi bir eylem veya arıza varsa bilelim de ona göre davranalım biz de.
aslında başka konularda yazasım var ama ankara o kadar soğuk ki, yazmaya üşeniyorum.
öperins!


16 Ocak 2012 Pazartesi

No make-up days.

Son zamanlarda makyaj yapmama gibi bir durumum var.
Gerek suratımı dinlendirmek gerekse makyajsiz daha güzelsin telkinlerine kulak vermemin sonucu, bu durum.
Hoş zaten makyaj konusunda bir teenageden amatörüm.
Düğüne de gunluk hayata da aynı makyajı yapan bir ınsanım.
Bunda annemin hiic makyaj yapmamış olması ve hatta hiic makyaj malzemesi olmamasinin etkisi cok büyük hic şüphesiz.
Fondoten/pudra kullanmıyorum.
Aile mirası olarak oğluma da gecen göz altı cokuklugum dolayisi ile en cok kullandığım ürün göz altı kapaticisi, siz concealer diyorsunuz sanıyorum.
Uzun süre cecile 1-5 numara kullandım.
Şimdilerde clinic kullanıyorum ama memnun değilim, cecile'e geri donecegim sanıyorum.
Alligim bobby brown bronzing powder.
Cecile pembe rengi de makyaj yapmadığım günlerde, al yanak efekti olarak kullanıyorum.
Gözlerimin anlamsızlığını siyah kalemle geçiştirmeye çalışıyorum.
İlk kullandığımda ki 23-24 yasıma denk geliyor sanıyorum kalemi ve rimeli sürekli gözüme soktuğumdan kullanmaktan vazgeçmiştim.
Ama dediğim gibi karaktesiz gözlerim ve olmayan kirpiklerim icin en superi kalem ve rimel kullanmak, su aralar max factor kullanıyorum ben.
Ayrıca cecil'in parlaklık veren kalın bir kalemi var.
Göz pinarlarim icin de onu kullanıyorum.
Biliyorum bir beceriksizin makyaj günlüğünü cok merak ediyordunuz, iste yazdım.
Ama dediğim gibi son zamanlarda makyaj yapmamaya özen gösteriyorum, bebek cildime zarar gelmesin.
Bu arada En son Manikurumde böyle bir french yaptirdim, çok guZel oldu, deneyin bence.
Postu da telefondan girdim, bir daha giren ne olsun!!
Operins!
Aaa dudaklar?!!


13 Ocak 2012 Cuma

sinema yazıYORUM.

çocuk sahibi olduktan sonra film izleyememek genel ebeveyn sorudur.
sinemaya zaten gidemiyoruz, evde de fırsat bulamıyoruz en sık duyduğum mazeret.
bahane demiyorum zira çocuk sahibi olmak ve bakımı epey meşakkatli olduğundan insanların buna zaman ayırması için ekstra çaba sarf etmesi gerekiyor.
biz cihan'la alişko sonrası sinema seanslarına çok erken başladık.
sevgililik hayatımız boyunca gittiğimiz ilk filmin american history x olduğunu hatırlıyorum ama doğum sonrasını şimdi hatırlayamayacağım.
bunun yanında ilk yılında oğlan 8-8,30 bilemedin 9 gibi uyuduğundan "evde dvd keyfi" de rahatlıkla yapabiliyorduk.
şimdilerde ise kanka muhabbetine, çıt çıt çekirdek çitleyip dizileri izledikten sonra bizimle yattığından, başladığımız 1,5 saatlik filmi 3 saatte bitirsek de evde de film izliyoruz.
bloğumun gerçek takipçileri sinema konusunda ne tatlı dilli yazılar yazdığımı zaten bilirler.
geçen bir taradım 10-15 tane film eleştirisi yapmışım.
hal böyle iken twitterda sinema kulübü'nün yazar aradığını duyunca hemen sosyal girişimciliğimle atladım mevzuya.
bir kaç yazımı yolladım, beğendiler.
ya da beni kırmamak için öyle dediler.
yazışmalar sonucu el sıkıştık ve ta taa !
ilk yazımı biraz gecikmeli de olsa bugün yayınladım.
artık girip okur, kenardan da ne kadar like varsa basarsınız.
siftahı koyulacisiyahayakın ile yaptım, linki burda tıktıkkimseyokmu
bu arada site gerçekten sinema severler için bulunmaz bir hint kumaşı.
vizyondakiler, son haberler, film kritikleri...
ara sıra göz atmanızı tavsiye ederim.
hadi şimdi like'ları görelim.
öperins!

10 Ocak 2012 Salı

nasıl desem, teşekkürler. (görsellerle zenginleştirilmiş yeni versiyon)

oh şöyle bir nefes alayım yazmadan önce.
bir solukta yazmayı planlıyorum çünkü.
2012 dedik bağrımıza bastık, bokaçço başladı.
istiklal'de yağmur altında arabasında uyuyan yavrukuşum, ateş, kulak-boğaz-diş enfeksiyonu oldu.
işte desen bir ayrı havalar, stresler.
allahtan 2-3 gündür iyiyim, iyiyiz.
pazar günü gordion'a bile gittik.
hepsi bir arada diye en sevdiğim alışveriş merkezi gordion,
ama havanda olmayınca hepsi bir arada olsa ne olacak.
çocuğu hasta etmenin vicdani azabından olsa gerek sadece ona bir kaç şey alıp döndük.
son zamanlarda hemen hemen tüm moda bloglarında ayn
ı şey yazıyor;
"peki ya siz .... indiriminden ne aldınız?"
valla ben indirimden pek bir şey almadım, indirim ben
i benden aldı.
2-3 hafta önce ihraç fazlası bir dükkandan satıcının bak bunu kaçırma tavsiyesiyle 35TL'ye aldığım blüzün aynısı zara'da 59.90'a inmiş.
pazardan yine "tam bu senin tarzın" telkiniyle 20TL'ye aldığım siyah beyaz pantalon h&m'de 59.90'a düşmüş.
demem o ki alacağın yeri bildikten sonra bize her gün indirim.
yani nasıl desem;
teşekkürler, teşekkürler.
ben almayayım.
öperins!
bu arada aç parantez; zara indiriminden aldığım kırmızı babet, lacoste indiriminden aldığım taba bot ve şimdi hatırlayamadığım 1-2 ufak şey saylanmaz. :D

2 Ocak 2012 Pazartesi

kısaca söylemek gerekirse; istanbul!

aslında 2011 ile aram pek iyi değildi.
dünyamız, ülkemiz ve kendim için hiç iyi bir yıl olmayacağını düşünmüştüm taa başından.
bana giren çıkan olmadı allaha şükür.
ülkenin ve dünyanın durumu da kaçınılmaz sonlar doğrultusunda ilerlediğinden, boşa bir günah alma söz konusu olmuş.
tarihleri yazarken 2011 yerine 2012 yazıyordum, sanıyorum bu alt belleğin yansımasıydı.
neticeten bitti gitti çok şükür.
ani kararlar vermede üzerime yok, şansıma sonradan da edinsem böyle bir ailem var.
anlık bir kararla çoluk, çocuk, babaanne, büyükbaba istanbul'a gittik.
yılbaşı gecesine dair anlatacak fazla bir şeyim yok.
arifesi, günüsü ve ertesi için ise bir ankaralının istanbul'da yapacağı her şeyi yaptık.
cadde.
beşiktaşk/inönü/kartalyuvası.
istiklal/terkos/atlas.
vapur/beşiktaş/bebek/ortaköy/kumpir.
akşam ışıklarıyla görüp saray zannettiğim yerin doğduğum hastane olduğunu fark ettim.
diziler harici ilk kez haydarpaşa numune hastanesini çıplak gözle görmüş oldum.
ruhumdaki prensesin, doğduğum hastanenin ihtişamından kaynaklandığını da böylece anladık.
bu arada çok çok istediğim bebiş ziyaretlerim ve dali sergisi şubat'a kaldı.
2 şubat'ta tekrar istanbul'dayım da söylemesayiip.
beni dört gözle beklediğini biliyorum.
canım.
istanbul'um.
öperins!