8 Mart: Mücadelemiz, Birlikteliğimiz, Vazgeçmeyişimiz
8 Mart. Günlerden yine kadınların hakları, emeği, sesi, direnci… Ama aslında her gün böyle olmalı, değil mi? Çünkü biz sadece bir gün değil, her gün bu mücadeleyi veriyoruz. İş yerinde, sokakta, evde, mahkemede, mecliste, meydanlarda… Varlığımızı, hakkımızı, sesimizi savunmaya devam ediyoruz.
8 Mart, kutlanacak bir gün mü, yoksa hatırlanacak mı? Her yıl bu soruyu soruyorum kendime. Sonra aklıma şu geliyor: Kutlama kelimesi bize biraz uzak düşse de, birlikteliğimizi, dayanışmamızı ve elde ettiğimiz her kazanımı sahiplenmek için bir araya gelmek güzel. Ama en çok da unutulmaması gerekenleri hatırlamak için önemli. Çünkü tarih, kadınların mücadelesiyle yazılıyor.
Bir avukat olarak, kadınların yaşadığı adaletsizliklere en yakından şahit oluyorum. İş yerinde mobbing, cinsel taciz, eşit işe eşit ücretin hâlâ hayal olması, şiddete uğrayan kadınların adalet sisteminde yaşadığı zorluklar… Bunlar sadece bazıları. Ama umutsuz değilim. Çünkü her gün adliye koridorlarında, meslektaşlarımla ve müvekkillerimle birlikte hak arıyoruz. Ve kadınlar haklarını öğrendikçe, seslerini yükselttikçe, güçlendikçe değişim kaçınılmaz oluyor.
Bu yıl da, 8 Mart’ta kadın haklarını konuştuğumuz, dayanışmayı büyüttüğümüz bir sene oldu. Hukuk bizim elimizdeki en güçlü araçlardan biri ve onu kullanmayı bilmeliyiz. Haklarımız var ve bunları istemek, talep etmek, almak zorundayız.
Bugün kendimize bir söz verelim: Vazgeçmeyeceğiz. Birbirimize omuz vermekten, haklarımızı savunmaktan, değişim yaratmaktan geri durmayacağız. Çünkü biliyoruz ki, biz olmadan bu dünya eksik.
8 Mart sadece bir gün değil, bir mücadele. Ve biz buradayız!