13 Nisan 2009 Pazartesi

görünmez canavarlar!

bazı filmler insanın çaylaklık zamanına denk gelir.
sinema kültüründen uzak öylesine izlenmiş bir film sonradan kült hale gelmişse, sen de git gide "gerçek" sinemadan anlar hale gelmişsen tekrarlar kaçınılmazdır.
sene 2001, katıldığım bir tv programında avrupa sinemasını sevmediğimi zira çok renksiz olduğumu söylemiştim.
avrupa sinemasını fransız donuk filmlerinden ibaret sanıyor olmalıyım.
sene 2000, fight club'ın yanlış kişilerle izlenilmesi çaylakllıkla birleşiyor ve bir kült film avuçlardan kayıp gidiyor.


chuck palahniuk'la fight club ile tanıştım,
yani tanışmışım, hatırlamıyorum.
geçenlerde dublörün dilemması'nı okuyup ardından yorumlara bakıyorken tekrar karşılaştık.
bu sefer görmemezlikten gelemedim.
gösteri peygamberi kalın geldi görünmez canavarları aldım.
uykum geldiği için anlamadığımı sandım.
ayık kafayla okuduğumda da sayfa tekrarı yapınca kitabı bırakacak oldum ama herkes bir şansı hakeder.
hayal gücüm geniş olması chuck palahniuk'un uçsuz bucaksız evreninde ayaklarımın yere basmasını sağlayamadı.
değil olan biteni, karakterlerin sıfatını bile gözümde canlandıramadım.
hiç bilmediğim bir dili çözmek 30-40 sayfama mal olduysa da sonradan açılan arap atı misali kitaba kapılıp yuvarlandım.
palahniuk okuyucusuna acımıyor.
vuruyor, sarsıyor ve (benim için) en önemlisi şaşırtıyor.
mideniz bulansa, kafanız allak bullak olsa da çoğu zaman palahniuk'un kelimeleri kullanmasındaki ustalığına şapka çıkarıyorsunuz.
kitap filme uyarlanıyormuş.
2010'da gösterime girecek, hayal gücü sınırlarım açısından merakla bekliyorum.

bir yazarın/yönetmenin referansı yine kendisi oluyor.
görünmez canavarlardan aldığım referans ile yine bir chuck palahniuk uyarlaması olan "choke" u izledim.
eğer palahniuk uyarlaması olduğunu bilmesem beğenebilirdim ancak ...
fight club'ın milyonların sevgilisi olması ve choke'un adının bile bilinmemesi düşüncelerimi açıklayabilir sanıyorum.
kitap uyarlamaları okuyucuları her zaman hayal kırıklığına uğratır, bu bir gerçek.
ancak henüz kitabı okumamış birini dahi hayal kırıklığına uğratıyorsa bir film, başarısızlığı gün gibi aşikardır.
ancak önümüzde fight club gibi bir referans varken choke'a rağmen invisible monsters'dan umutluyum.
bekleyeyim göreyim,
hala yazı yazıyor isem yazayım hatta..
bugünkü yazıma şu enfes söylemle son vereyim de anlayan anlasın;
ne kadar ekmek o kadar köfte!
öperins!

Hiç yorum yok: