19 Şubat 2010 Cuma

24w0d

sevgili andaç,
umarım sana her defasında farklı isimlerle sesleniyorum diye bana kızmıyorsun.
kızsan da çok da umrumda değil, bunu bilesin.
her ne ise bugün tam tamına 25 haftalık hamileyim ve geçen cuma ilk kez biri bana otobüste yer verdi, daha doğrusu verdirttirdi.
çok mahçup oldum andaç,
dün de bir bayan verince öyle utandım ki bi ezilip büzüldüm manasızca.
mahçubiyetimin bir nedeni de otobüste öğrenci bileti kullanıyor olmam idi.
öğrenci bileti basarak en ön koltuğa oturmak, hele ki otobüs insan kalabalığını, kusacak kadar içine doldurmuşken orda keyfince yayılmak bir acayipmiş.
kocaman hamilesin ne öğrencisi dediğini duyar gibiyim.
sıkı i.m.g denetimleri varken pasom olmadığı halde öğrenci bileti kullanmak gibi bir çılgınlık yaptığımı düşünüyorsan yanılıyorsun.
bilmem hatırlar mısın 2003 yılında başladığım bir ceza hukuku masterım vardı, eve gelen sarı zarfla son bulan.
ve biliyorsun afla geri dönüp 1 yıldır kendimi affettirememiştim.
melek yavrumun bünyeme verdiği gazla, daha doğrusu 3 ay sonra uğraşacağım tek şeyin onun gazı olduğu düşüncesinin gazıyla tezimi yazmaya karar verdim.
harcımı yatırdım,
dün gittim öğrenci kimlik belgemi aldım.
nasıl acayip oldum anlatamam, yıllar sonra yine öğrenci olmak; oh la la!
kimliği almamla egoya koşmam bir oldu, 100tl'ye bir yıl bedavaya binen ve bundan hayıflanan yaşlılarla mücadele ederek, inanılmaz çirkin bir dizayna sahip olan pasoma kavuştum.
ama ne demişler önemli olan şekli değil işlevi..
o an içimde delice bir otobüse binme isteği oluştuysa da yine gideceğim yere taksiyle gittim.
bu ne abartılı sevinç diyebilirsin ama bilmem biliyor musun andaççım, ankara'da öğrenci bileti ile tam bilet arasında tamı tamına 75 kuruş fark var ki bu da günde 1,50tl kar yapar cicim.
ayrıca 75 dakikadan da öğrenciden para almıyorlarmış, bunu biliyor muydun?
ben bilmiyordum, bilsem kendimi daha önce affettirirdim.
böyleyken böyle canım..
hamile öğrenci kategorisinde hayatıma devam ediyorum,
ve ben bu hayatı seviyorum..
Öperins!

18 Şubat 2010 Perşembe

justice for all!

üç tarafı denizlerle içi öküzlerle çevrili canım ülkemde son zamanlarda herkes hukukçu oldu maşallah.
ağzını açan, kanunla, hukukla başlıyor sözüne..
kanunda düzenlenmeyen hususlarda yorum yoluyla kural yaratmak hukukta elbet mümkün ancak kanunlar açıkken yok şöyleydi yok böyleydi diyerek uzun uzadıya yapılan tartışmalar abesle iştigalden başka bir şey değil.
başsavcının odasının hukuka aykırı şekilde aranması ve akabinde göz altına alınması hukukun ağır ihlali olmazken hsyk tarafından kanunun verdiği yetkiye dayanarak yapılan görevden almalar hukukun ırzına geçmek olarak değerlendiriliyor.
uzun süredir bu ülkede hukukun ayaklar altına alındığı, hak ihlallerinin varlığı, tabir-i caiz ise bir hükümet hukuku oluşturulduğu gözle görülür bir gerçek.
eğer şimdi bu "hükümet hukuku"na aykırı bir şey yapıldığı söyleniyorsa eyvallah,
ama işimize gelene hukuk gelmeyene guguk deniyorsa ben yokum.
öperins!

15 Şubat 2010 Pazartesi

9 Şubat 2010 Salı

uçtu uçtu

yanda gördüğünüz bilenk benim bilenkim.
ama bildiğiniz bileklerden değil kendisi..
13 senedir içinde bir 0,5 uç muhteva ediyor.
lise ikide-belki de daha önce- bileğime giren 0,5 tombo'yu o zaman çıkarmaya çalışmış ama becerememiştim.
her zamanki umursamazlığımla olayın üstüne düşmeyince, uç da yeni yuvasını sevmiş olacak iyice yer edindi bileğimde.
ve zamanla hareket etmeye başladı.
13 senede yaklaşık 2cm yol kat etmiş durumda.
bu hızla giderse ve ilerleme yönü de hesaba katıldığında ağzımdan çıkma ihtimali yok, rahat edebilirim!
hadi bir de öpeyim yeri gelmişken..

3 Şubat 2010 Çarşamba

toyo-toyota

ben vega'yı çok severim,
grup olanını..
street fighterdakinden, hele ki paz vega'dan hiç haz etmem ama..
sene bi milyon, ben italya'da zavallı bir erasmus öğrencisiyken cihancım beni ziyarete gelmiş, hatıra olarak da vega'nın kasetini bırakmıştı.
kaset teknolojisi dahası walkman teknolojisinin hüküm sürdüğü yıllardan bahsediyorum, o kadar eski..
ya da benim teknolojim eski, fark eder mi?
neyse avrupailiğimin bir tezahürü olarak atlıyorum bisiklete, takıyorum walkmani, vuryorum kırbacı vuruyorum kırbacıı..
vega serzenişte diyor, vatan hasretim kabarıyor oynak ezgilerde.
ankara diyor, tunalı diyor kim bilir belki ağlıyorum.
yalansan yalanı severim diyor, yalnız(ca) ben yüzlerce sen diyor garantili ağlıyorum.
basıyorum pedala basıyorum pedala..
bologna'dan çıkıyorum ankara'ya varıyorum..

bunlara rağmen özlüyorum o günleri, vegayı da özlüyorum çokça..
ve ben son günlerde ağzımdaki ezginin toyo-toyota, toyoo toyoto olmasını buna bağlıyorum..
öperins!

1 Şubat 2010 Pazartesi

pixeller, sinyaller..

böyle asabi göründüğüme bakmayın aslında şeker gibiyim.
aahaha bakın aslında, asabiyimdir ben.
bu fotoda neden böyle bir eli maşalı pozu verdim anlamlandıramıyorum.
her ne ise konumuz benim ruh halim değil hersheyler'den aldığım pixelller.
aslında ikisini böyle kullanırım diye düşünmemiştim ama spontane olarak böyle şekil aldılar,
ben de bozmadım havalarını..
ayrıca bu fotoyu çekerken göbeğimi de çekeyim de millet "melek yavru"mu görsün demiştim ama gerek çerçevenin darlığı gerek ayfondan çekim güçlüğü gerekse dar elbise içinde sıkışan göbecik sonucu bir şey anlaşılmadı, bir dahaki sefere artık.
kahküllerimi de soul kitchen izledikten sonra kestirdim.
dalgalı saçlarımın sorumluluğunda zaman zaman beni çıldırtsalar da seviyor gibiyim kerataları.
biraz uzanıp alnıma doğru yattıklarında daha da seviş olacağız.

bu arada şekerim parem banyosucuğum sonunda tükanı açtı.
http://nesterens.blogspot.com/ bu da adresi.
pasajının ilk müşterisi oldum, parayı çerçeveletip bereket duasıyla birlikte duvarına asacak..
tv sinyali yüzük artık benim..
artık onu çekme vesilesiyle göbeğimden bir enstantaaane de koyarım buraya.
siz de çok merak ediyordunuz, eminim(!)
ee bekleyin o zaman.
öperins!