bunlardan ilki ve belki de beni en çok etkileyeni bir zamanlar anadolu'da idi.
off kurduğum cümlelere bak!
yazmaya yazmaya bir insan sıkıcı olur mu, ben olmuşum valla.
her ne ise.
"doğallığın büyüsü" olarak nitelendireceğim BZA sonrası, beni paklayacak tek film seni kalbime gömdüm olabilirdi.
türkan şoray'ın eşsiz güzelliği, cihan ünal'ın müthiş oyunculuğu yanında yan rollerdeki oyuncuların müşfik kenter, ahmet mekin, neriman köksal ve çolpan ilhan olması bile başlı başına bir izleme nedeni.
şaka la şaka!
elbet bu filmde* güzeldir ama bizim gömenimiz behzat amirim.
bu arada, arada midnight in paris'i de izledim ama rhinoceros diyemediğim ve hatta oğlanın moo box applicationına bakmadan yazamadığım için şu an ondan bahsetmeyi es geçiyorum.
Behzat Ç- seni kalbime gömdüm güzeldi, daha önce de dediğim gibi bu bahiste realite umrumda değil.
film sanatsal açıdan eksik, aceleye getirilmiş olabilir, önemli mi? hayır!
özlemiş miyiz? çok!
bir polisiye olarak da gayet başarılıydı ya da değildi, valla önemsememişim ben.
özlem gidermek değil, hasret depreştirmek oldu bu film.
allahtan 13 kasım'da yeni bölümüyle tekrar aramızda behzat amirim.
kurban bayramı sonrası pazartesi'ye hazırlayacakmış bizi, bunalıma girmeyelim diye.
bir deyişe göre ahmet uğurlu ve mine tugay ile birlikte hem de.
mine tugay'dan haz etmiyorum, o da beni sevmez zaten.
cansu dere'yi de sevmem ama filmi zevkle izledim.
yeter ki dizi başlasın da ömür gedik bile oynasın yani, o derece.
daha fazla sıkıcı olmadan bu bahsi kapatıyorum.
sanıyorum biri bana büyü yaptırmış yazamayayım diye, hemen bozdurup geliyorum.
öperins!
*dahi de'sini bile birleşik yazmışım ya la!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder