19 Ağustos 2009 Çarşamba

my spanish lullaby 1; madrid

tüm içtenliğimle ve sizi düşündüğüm için söylüyorum; sakın ama sakın filmlerde gördüklerinize inanmayın.
bu sizin için yeni bir nasihat olmayabilir ancak birazdan anlatacaklarımı dinleyince vaay anasını diyeceksiniz.
hoş ben dememenizi temenni ederim zira küfrün okkalısı olmasına rağmen sevimli bir havaya girmiş olan bu söz öbeğine fazla sempatik bakmıyorum.

her ne ise bahsetmiş olduğum film elbette ki vicky cristina barcelona değil,
italya'da bir video kiralama mağazasından alıp izlediğim, (böyle yazınca da pek havalı görünüyor)
ne kadar zorlarsam zorlayayım maalesef adını hatırlayamadığım bir ispanyol filmi.
kaldıkları otelin beyaz perdesi rüzgarla pencereden dışarı savrulduğu anda karar vermiştim sanırım ispanya'ya gitmeye..
-bu arada yemedim içmedim, yazmaya ara verip 1 saat filmi aradım ve buldum "son de mar/sound of the sea" imiş ismi-

hayallerin gerçeğe dönüşmesi her zaman olumlu sonuçlar doğurmuyor. şöyle ki;
ispanya gezimize madrid'de başladık.
madrid=ankara demişlerdi ama alakası yok.
keşke ankara madrid olsa.
gayet düzenli, oldukça başkent.
sokaklarda sevişmek serbest, her ne kadar açık görüşlü biri olsam da kültür şoku yaşamama sebep olacak kadar serbest.
2 günde görüp görebileceğimiz her yeri gördük.
her yere yürüyebilrisiniz ancak sakın ama sakın arenaya yürüyeyim demeyin!
ben yürüdüm ordan biliyorum.
arenada şansıma güreş yoktu,olsa biliyorum cihan zorla izletirdi.
onun yerine arena gezisine katılıp, güreş alanında fotoğraf çektirdik.
toprak zeminde verdiğimiz pozların üzerinden kanlar akan boğalardan daha "sevimli" olduğu kesin.
madrid, her avrupa şehrinde olduğu gibi güzel binalar, heykeller, anıtlarla dolu.
taşlara bakmak hoşunuza gitmiyorsa alternatif olarak kocaman bir park var.
yan gelip yatabilirsiniz.
futbola düşkün olanlar bernabeu'yu görsün derim.
16 euro verip içini gezecek kadar futbola düşkün olmadığımdan önünde poz vermekle yetindim.
müze gezmekten hoşlananlara önerim, müzelerin bedava olduğu saatleri tourist infodan öğrenmeleri.
avrupa'nın en büyük müzelerinden olan pradoyu bedava gezince daha bir keyif alacaksınız emin olun.
öbür türlü, o kadar para verdik mecbur gezeceğiz psikolojisiyle zorlama bakınmalar yaşarsınız.
onu da yaşadım ordan biliyorum.
madrid gecelerinin çok canlı ve hareketli olduğu, hatta ispanya'nın dört yanından madrid'e eğlenmeye gelindiğini okumuştum kitaptan,okuduğumla kaldım.
madrid gece hayatına ilişkin tek söyleyebileceğim sönük sokak şovları ve ortalıkta gayet normal dolaşan hayat kadınları.
daha fazlası var ise, bu benim ayıbım.
veee eğer ispanya'dan alışveriş yapmayı planlıyorsanız kesinlikle madrid'den yapmalısınız!

yiyip içtiklerimi bana bırakıp gördüklerimi anlatmamı yeğlediniz, ben de anlatmaya çalıştım.
zaten yediğim de big mc'den başka bir şey değildi, kayıp yok yani.
sonuç olarak madrid'e acayip içim ısındı.
önceki yaşamımda goya falan mıydım acaba?

şu yazıyı yazarken nasıl sıkıldım anlatamam,
kendime daha fazla eziyet çektirmemek adına barselona'yı başka yazıya bırakıyorum.
hayallerin gerçeğe dönüşmesinin hayal kırıklığının ise barselonaya ilişkin olduğunu belirtmeyi bir borç bilirim.
öperins!

2 yorum:

babegazelle dedi ki...

gitmek istedim şimdi ama:S :D

Allegra'nde dedi ki...

@babe: canım valla git diyemem kal diyemem :)))