6 Ekim 2009 Salı

laterna magica*

aslında ankara üzerine yazı yazmayı isterdim,
ama neresinden girip neresinden çıkacağımı bilemediğim için konuyu daraltıp ankara halkının alışkanlıklarına da indirgeyebilirim.
ankaralılar parkta oturmayı sever, günün herhangi bir saati genç/yaşlı parkta oturan onlarca insan görürsünüz ankara'da.
ankaralılar sinema sever.
kim sevmez mi dediniz?
anladığınız anlamda sinemadan bahsetmiyorum, yapısal olarak sinema söylediğim.
ankaralılar olarak alışveriş merkezlerine hapsedilmiş sinema tutkumuz, geçmişe özlem duyuyor.
en azından benim ve çevremdekilerin öyle. öyle de olmalı!
çocukluk/gençliğe giriş yıllarımıza renk katmış; alışveriş arasında değil de gerçekten film izlemek için gittiğimiz akün, kavaklıdere, batı, on, derya sinemalarından hiçbiri artık yok.
bu konuyu daha önce değindim mi bilmiyorum.
beni o kadar çok üzen bir husus ki, yüz kere söylesem bıkmam her halde.
bu yüzden tekrardan kaçınmıyorum.
kızılay'a sıkışmış, kızılay'ın keşmekeşine kurban olmuş metropol/megapol/mithatpaşa sinemalarını saymazsak eskiye dair tek sinema salonumuz bahçelievler/büyülüfener sanıyorum.
büyülüfener sineması 1996 yılında açılmış, ismi de açılan bir yarışma sonucu belirlenmiş.
slayt projektörlerinin atası olan "büyülü fener" ismini seçen odtü'lü bir öğrenci yarışmayı kazanarak ömür boyu bedava bilet ödülü kazanmış.
hala gidiyor mudur acaba, kim bilir?
büyülüfener'i hem evime çok yakın olduğu hem de alışveriş merkezinde değil de gerçek sinema binasında film izlemek adına tercih ediyorum.
bahçelievler'in kendine özgü minik apartmanlarının arasında gizlice kamufle olmuş, şaşaa ve gösterişten uzak kendi halinde bir sinema.
izlediğiniz film, kafanızı karıştırmış ve düşünmeye ihtiyaç duyduysanız,
büyülü fener, bahçelinin ara sokaklarında dilediğinizce dolaşıp istediğiniz kadar düşünemenize imkan sağlayacak konumda.
koltukları ve salonları süper konforlu olmasa da, geçmişten kalan her şey gibi büyülü fener de benim için çok değerli.
bugün çağan ırmak/karanlıktakiler izlemek için orda olacağım.
ıssız adam torpiliyle, karanlıktakileri büyük salonda izleyeceğime eminim.
sizi de büyülüfener'e beklerim.
öperins!

*büyülü fener

12 yorum:

Unknown dedi ki...

ben sinema, tiyatro salonlarını hiiiç sevmem.çocukluğumdan kalma bir travma. şu son zamanlarda 3d aşkına filan biraz biraz tekrar başladım. ama yine de evde gtünü yayıp seyretmek gibisi yok benice.

Eliza Doolittle dedi ki...

Buyulu Fener demisken cikista Bulka'da kazandibi, Ciger 52, Bahceli'de manti...Park demisken Papazin Bagi'nda saatlerce semaverli muhabbetler..Akun ve Kavaklidere nostaljisi..Tunali'da once Pizza Pino, sonraki yillar Tadim..Ankara'da sonbahar :) Ozledim.

Allegra'nde dedi ki...

æbanyosuyu: karanlıktakiler'i evde izle de göreyim :))

æeliza:papazın bağı 2 adım ötemde olmasına rağmen yıllardır gitmiyorum, gel de beraber gidelim ;)

dwarfwaves dedi ki...

ankara deme bana..höüyyyyyyyy,höüyyyyyy :((((
neyse dur burnumu siliim de..
öğrencilik hayatımın ve ilk iş yıllarımın geçtiği ki bu da 11 seneye falan tekamül ediyor,ankara aşığı oldum.gönül isterdi ki büyülü fener'de ben de filmimi izliyeyim,çıkışta hani o aşağılarda ptt hizasındaki pet shoptan kedilerime mama alayım,-sabahtan beri gezdiğimden evde yemek yapamamış olurum tabi-leman kültüre çökeyim,uygar'ı arayayım,sonra biramızı içip muhabbet edelim,mıy mıy yemek yiyelim..ama hiçbir şey istediği gibi olmuyor işte insanın..şimdi mesleki gerekçeyle kastamonu'da geç gelen filmlere talimiz,petshop denen olay burda maalesef yok,burda baytar kavramı mevcut...sonra tek başına oturup beklerken bira yuvarlayacağın mekanmış,ay güliim bari,eczacının eşi hocanımda az kaşar değilmiş diyiverirler...pastaoral hayatı sevememe sebebimi de burda öğreniverdin..az ötede ılgaz dağı,hem de ne dağ yaraappp sana geliorum..böyle işte..
mektubuma burda son verir gözlerinden öperim...

noraashira dedi ki...

Ankara'ya hiç gitmedim, çok ilginç. Ankara bana çok soğuk bir şehir gelir, hiç dikkatimi çekmedi bugüne kadar. Hani Amerikan filmlerinde upuzun kıraç yolun sonunda herkesin unuttuğu bir yer olur ya Ankara benim gözümde öyle. Önyargının Allahı valla :))

Allegra'nde dedi ki...

ædwarfwaves:ahahahah canımm benim. işte şimdi seni affediyorum. baştan söylesene yahu ! :))

nazo dedi ki...

Öğrencilik boyunca Büyülü Fener'e gittik şimdiki eşim, o zaman ki sevgilimle :) Emek, Bahçeli bizim mekanlarımızdı. Yurt, okul, ev vs.
Hafta sonu Ankara'daydık ama fırsat olmadı oralara gitmeye.. Ben seviyorum Ankaramı :))

Allegra'nde dedi ki...

@nora: ankara için kısaca "gelişmiş köy" diyebiliriz. görmesen bir şey kaybetmezsin işin açıkçası ama insan okul gezisiyle bari anıtkabir'e gelir yahu :))

Allegra'nde dedi ki...

ænazo: aslında yazıma "ankaralılar ölesiye eleştirselerde şehirlerini, vazgeçemezler bir türlü" de yazaktım ama vazgeçtim :)) değişik bir çekimi var, doğru :)

noraashira dedi ki...

ayy bizim okul hep istanbul'a bursa'ya çalıştı, hiç ankara'ya götürmediler, yoksa çok görmek isterim anıtkabiri :) Gelirsem bir dark mocha nanelini içerim ama :) ( burjuva ziyareti ahaha )

dwarfwaves dedi ki...

yaaa acıdın di mi şimdi bana..insanları hemen yargılama,bak içerde ne hikayeler yatıyor-küt küt-(böğüre vuruş sesi):))

Allegra'nde dedi ki...

æ öz hakiki nora: ben biz ankaralılar parkta oturuyoruz diyorum, sem mocha diyorsun. ahahah :) eliza geldiğinde gel, papazın bağında çay içelim :)

@ dwarfwaves: muallime hanım vallahi haklısın :)